18 Ocak 2015 Pazar

"Cemaat"in hazin sonu

Sürur Öztürk

Cemaat, özeleştiri yapmaya ne kadar direnecek?
"Cemaat", çalışkan, fedakâr insanları, iç disiplini, sağlam ve yaygın teşkilatlanması, idealist yaklaşımları ve çağdaş yorumlarıyla, bu ülkeye ve bu millete gerçekten "hizmet" etme potansiyeline sahipti. Üstelik, devlet ve hükümetler nezdinde hiçbir cemaatin tesis edemediği kadar güven tesis etmişti; hiçbir cemaatin görmediği kadar destek görüyordu. Eğer Allah'ın, tarihin kendisine sunduğu bu fırsat ve imkânı gerçekten samimiyetle ülkemiz ve milletimiz için değerlendirseydi, hepimiz için gerçekten de "yeni bir dünya" kurabilirdik. 

Fakat Cemaat, bu büyük fırsat ve imkânı suistimal etti. Ülkesinden ve milletinden uzaklaştı. Esasında Fethullah Gülen de bu uzaklaşmanın farkındaydı ki, yıllar önce, "Gün gelecek kendi ülkenizden tokat yediğinizde size dünya sahip çıkacak" demiş. Bu, vahim bir durum; çünkü, demek ki bu hareketin millî çizgisinden uzaklaştığını kendisi de biliyormuş ve buna bir kılıf hazırlamış. Nitekim şimdi Cemaat, sırtını büyük ölçüde AB'ye yaslamış, oradan medet umar hâle gelmiş durumda. Umduğu destek, kendi milletinden değil, Avrupa Parlamentosu'ndan geliyor. Cemaat tabanı, bu sapmadan dolayı Cemaat yönetimini hesaba çekmek yerine, AK Parti yönetimini suçlamayı tercih ediyor. Bu, vahim bir çelişki... 

Oysa AK Parti seçmeninin Cemaat'ten beklediği, partinin her yaptığını onaylaması, desteklemesi de değildi. Yine muhalefet edebilir, partinin hatalarını yine dile getirebilir ve "sivil denetim" mekanizmasını yine işletebilirdi. Bir "akil adam" mevkiinde kalabilir ama siyasî kararı yine hükümete, devlete bırakabilirdi. Fakat, böyle yapmak yerine "güç zehirlenmesi"ne uğradı ve "Devleti ben yöneteceğim" hırsına kapıldı. Üstelik bunu, yabancı unsurlarla işbirliği yaparak sergiledi. Bu tavrı da, "Devleti ele geçirme" aşamasına geldi. Bunun bir "ihanet" olarak değerlendirilmesi kaçınılmazdı. Nitekim öyle oldu. Kaybetti. Fakat hâlâ kaybettiğinin farkında değil. Uçuruma doğru koşmaya devam ediyor ve bu koşunun zafere doğru bir koşu olduğunu zannediyor. Çünkü o kadar kibirli ki, iyi niyetle kendisini uyaranlara değil, sırtını yasladığı Avrupa'ya ve kısmen Amerika'ya kulak vermeyi tercih ediyor. Onlar ise Cemaati sürekli yanlış istikametlere sevk ediyorlar ve "direnmeye devam edin, siz kazanacaksınız" diye ümit vererek, Cemaat'in imha oluşunu hızlandırıyorlar... 

Cemaat, büyük bir fırsatı ve imkânı, kendi elleriyle tepti. Oysa, Başbakan Davutoğlu'nun "Başlangıçta biz onları Horasan erenleri gibi görmüştük" diyerek tanımladığı gibi, dünyanın dört bir tarafına yayılan Osmanlı tüccarları, ilim adamları ve sanatkârları durumunda olabilirlerdi. Cemaat, bulunmaz bir fırsatı heba etti ve böyle bir sonu hak etti... Hem kendisine, hem de bu ülkeye yazık etti... 

Erdoğan'ın, Davutoğlu'nun, Fidan'ın yanındayız, yanında kalacağız...

Hiç yorum yok: