Sürur Öztürk
Yozgat’ın hâlini yıllar önce “Yozgat var, Yozgatlı yok” diyerek tek bir cümleyle özetleyen, gerçek bir Yozgat âşığı, hikâye ve roman yazarı, şair, ressam ve gazeteci Abbas Sayar’ı unuttuk mu? Yozgat Valiliği, 2009 yılında Abbas Sayar’ın vefatının 10’uncu yılı münasebetiyle hikâye yarışması düzenlemiş, yarışmanın ödül töreni, Abbas Sayar’ın vefat tarihi olan 12 Ağustos’ta gerçekleştirilmiş, törene Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da katılmıştı.
Bakan Günay, Abbas Sayar’ı gençlik yıllarında tanıdığını belirterek, “Yozgat’tan böyle bir şair ve yazarın çıkması çok önemlidir. Şair ve yazarımızın tanıtılması gerekir. Bu şekilde bir program hazırlandığı için Sayın Valimize teşekkür ediyorum” demiş, ayrıca şunları söylemişti:
“Bürokratlarımızla iftihar ediyoruz. Büyük bir gayretle, tarihimize, kültürümüze; ayırmadan, ne varsa, eski dönem, yeni dönem, Hıristiyan, Müslüman, Kürt, Türk, Alevi, Sünni, inanan, inanmayan, bu topraklarda ne varsa, ‘hepsi Cenab-ı Allah’ın bize emanetleri, nimetleridir’ diye öpüp başlarına koyarak sahip çıkıyorlar.”
Yozgat İl Kültür Müdürlüğü Konferans Salonu’nda bir de panel düzenlenmiş, panelin konuşmacılarından Abbas Sayar’ın oğlu Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar, Yozgat’a yönelik bazı sitem ve eleştirilerde bulunmuştu. Bu eleştirilere mahallî basından tepkiler yükselmişti ama bence Güner Sayar, eleştirilerinde haklıydı…
Dönemin Yozgat Valisi Amir Çiçek, Sayar’ın sadece Yozgat için değil, bütün Türkiye için önemli bir yazar olduğunu belirterek, Sayar’ın tanıtılması amacıyla, anma programını her yıl düzenleyeceklerini söylemişti. Fakat ertesi yıl Iğdır’a tayin edildi ve bir daha bu konuda Yozgat’tan bir ses seda çıkmadı. Oysa Abbas Sayar’ı anma programı şahıslara bağlı olmamalıydı, kurumsallaşmalıydı ve Yozgat Valileri değişse de bu programlar devam etmeliydi…
Geçen sene 21 Ağustos’ta, Yozgat Muhabir’de bir yazı yayınlamış ve 1962 Afyon doğumlu Sosyoloji doktoru; hikâye, roman ve Yeni Şafak gazetesi köşe yazarı Fatma Karabıyık Barbarosoğlu’nun, “Kendimi kendim gütmeden” başlıklı yazısına dikkat çekmiştim.
“Üniversite öğrencilerini, Abbas Sayar’ın memleketi Yozgat üzerinden Anadolu ile buluşturabiliriz” teklifinde bulunan Barbarosoğlu’nun yazısının, ‘bir tarafıyla Yozgatlıları gururlandıracak, bir tarafıyla da Yozgatlıları mahcub etmeye yetecek nitelikte bir yazı’ olduğunu kaydetmiştim.
“Kendimi kendim gütmeden” başlıklı yazısında şöyle diyordu Barbarosoğlu:
“Yozgatlı bir lise öğrencisi, Abbas Sayar’ı okuyor mu? Okuduklarından benim lise yıllarında aldığım tadı ve zevki alıyor mu? Yoksa o da bildiği bir dünyanın değil, hiç bilmediği bir dünyanın peşine düşerek büyü, sihir hikâyelerinin ‘alacalı’ karanlığında mı eğleşiyor?”
“Eğitim politikalarımız sayesinde orta öğretim gençliğinin edebiyattan, sanattan zevk almaması için her şeyi yaptık. El hak başardık da. Hiç olmazsa sosyal bilimlerde okuyan üniversite öğrencilerinin Abbas Sayar’ın memleketi üzerinden Anadolu ile buluşmasını sağlayabilsek.”
Bu yıl hikâye yarışması düzenlemek için çok geç ama bir anma programı düzenlemek için hâlâ yeterince zaman var… Abbas Sayar’la birlikte çalışmış mesai arkadaşları, Yozgatlı şair ve yazarlar ile Yozgat mahallî basını, böyle bir programa öncülük etseler fena mı olur?..
(surur-ozturk@hotmail.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder