21 Haziran 2011 Salı

Bu vefasızlıkla nereye kadar?

Sürur Öztürk

Daha önce yazmak için birkaç kere niyet ettim; kimisinde vazgeçtim, kimisinde araya başka işler girdi ve öylece kaldı. Bu gün tekrar hatırladım ve yazmadan edemedim…

‘Dışarıdan’ ve uzaktan bakarken bile Yozgat, çok vefasız bir şehir olarak gözüküyor. Yozgat’ta yaşayanlar, bu vefasızlığın daha eski ve daha vahim örneklerini verebilirler; ama benim son dönemde ‘uzaktan’ şahit olduğum iki vefasızlık örneği, Yozgat’ın mülkî âmirlerini de yakından ilgilendiriyor.

Bunlardan birisi Hayri İnal’a, diğeri de Japon Mimar Tatsuya Yamamoto’ya karşı sergilenen vefasızlık…

Yozgat’ın tarihî Hayri İnal Konağı’nın sahibi Hayri İnal’ın vefatı sonrası kendisini gösteren korkunç vefasızlık, nedense çok dokunmuştu bana. Bu konudaki düşüncelerimi, “Yusuf Başer ölünce de böyle mi olacak?” başlıklı yazımda ifade etmiştim. (Okumamış olanlar, altı çizili gözüken mavi başlığı tıklayarak o yazıya ulaşabilirler.) O yazıda da belirtmiştim; konağa sahip çıkıp, konağın sahibini umursamamak için, ancak bu kadar vefasız olmak gerekir herhalde…

Yakın geçmişte şahit olduğum ve beni çok üzen bir diğer vefasızlık örneği de, Japon Mimar Tatsuya Yamamoto’ya karşı sergilenen vefasızlık…

Tatsuya Yamamoto, dünyada tanınan, bilinen, ünlü bir mimardı. 1986 yılında Türkiye’ye yerleşmişti ve Türkiye’ye “ikinci vatanım” diyordu. Kendisi gibi mimar olan Doç. Dr. Gonca Telli ile evliydi. Müslümandı…

Yozgat’ın şehir planlaması, 2009 yılı Mart ayında dönemin Yozgat Valisi Amir Çiçek’in öncülüğünde düzenlenen bir toplantıyla masaya yatırılmıştı.

Yozgat Valiliği ve Bozok Üniversitesi’nin davetlisi olarak Yozgat’a gelen Japon Mimar Tatsuya Yamamoto, Yozgat’ın şehir planlamasına yönelik eleştirilerini ve tavsiyelerini dile getirmiş, şehirleşmeden dolayı, şehrin tarihî yapısının kapandığına dikkat çekmişti.

Yamamoto, Vali Amir Çiçek, Rektör İnci Varinli ve AK Parti Yozgat Milletvekili Abdülkadir Akgül ile Sarıkaya İlçesi’nde yaptıkları toplantıda ise, Sarıkaya İlçesi’ne dair tekliflerini dile getirmişti.

18 Aralık 2010 Cumartesi akşamı, koşu bandında spor yaparken geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti.

Onu Yozgat’a davet edenlerden Allah için tek bir cümle bile çıkmamıştı. Yozgat’ın daha güzel bir şehir hâline gelebilmesi için mimarî bilgisini Yozgat’ın yöneticilerine sunan bu değerli mimar için hadi bir anma programı düzenlenmedi, bir başsağlığı mesajı da mı yayınlanamazdı? Üstelik bizzat telefonla arayıp hatırlattığım halde…

“Biz, ailesini arayıp başsağlığı dileğinde bulunmuştuk” diyebilirler. Hiç zannetmiyorum; ama hadi önyargılı olmayalım ve öyle olduğunu farz edelim; benim kast ettiğim o değil ki... Ailesini arayıp başsağlığı dilemek, konunun insanî tarafı. Ben, kurumsal tavra işaret etmeye çalışıyorum. Devletin, hükümetin Yozgat’taki temsilcileri olarak ve Yozgat’ı temsilen, kamuoyuna açık bir şekilde, kurumsal olarak ve resmen gösterilmesi gereken vefâdan bahsediyorum…

Yozgat’ın mülkî âmirleri, bu tür vefasızlıkların bir kenara not edildiğini bilmeliler. Yozgat’a davet edilenler de not ediyor, benim gibi sıradan divâneler de, tarih de…

Bu vefasızlıkla nereye kadar?.. Ha? Nereye kadar?..

(surur-ozturk@hotmail.com)

Hiç yorum yok: