17 Eylül 2009 Perşembe

Nevzat Kösoğlu’nun sözleri

Yorum / Mümtazer Türköne

Tomris Giritlioğlu'nun "Bu Kalp Seni Unutur mu?" isimli yeni dizisinin Show TV'de yayımlanan teasarı kısa bir belgesel gibi. Yakın tarihimizin şiddet yükünün yanı sıra önemli siyasi figürleri hiç unutulmayacak görüntülerle gözünüzün önünde akıyor.

Bu kısa belgeselin içinde bir Türkeş görüntüsü var. Alparslan Türkeş, tutuklu-sanık sıfatıyla MHP Davası'nın görüldüğü salonda, en ön sırada oturuyor. Sağ tarafında, Türkeş'in hemen yanında duran kişi ise Nevzat Kösoğlu. Kösoğlu 1977 yılında MHP milletvekili idi. 1980 darbesinde tutuklandı ve bir buçuk yıl cezaevinde yattı. Sonra ısrarlı taleplere rağmen siyasetin dışında kaldı, bir fikir adamı olarak hayatını sürdürmeyi tercih etti. Ötüken Yayınları'ndan çıkma, Türk milliyetçiliğinin tarih ve toplum meselelerini konu alan çok sayıda kalıcı fikir eseri var. Kösoğlu bugün kendisini "kadim MHP'li" olarak takdim ediyor; ama siyasetin dışında kaldığı için sözlerinde siyasî endişelerin ve hesapların izine rastlanmıyor.

Usta gazeteci Fadime Özkan'ın hafta sonunda, Star'ın Açık Görüş ekinde Türk milliyetçiliğinin bu bilge ismiyle yaptığı mülakat gözden kaçırılmayacak kadar önemli. Türk milliyetçiliği ideolojisi, yaklaşık 150 yıla uzanan zengin bir birikime sahip. Şemsettin Sami'nin Kamus-ı Türki'si ile başlayıp Ziya Gökalp, Yusuf Akçura gibi isimlerle devam eden bu geleneğin günümüzdeki en büyük temsilcisi tartışmasız Nevzat Kösoğlu'dur. Sözleri çok önemli. Öncelikle açılımı "problemi çözme iradesi" olarak tanımlaması.

"Demokratik açılım Türkiye'nin 25-30 yıldır içinde olduğu problemi çözme iradesini ifade ediyor. Hükümetin irade beyanında bulunması tabii ki olumlu. Meselenin mutlaka çözülmesi lazım. Çünkü mesele akan kandır, kanayan yaradır, Türkiye'nin ayağındaki prangadır. Bu çözüldüğünde, insanımızın ve milletimizin doğal enerjisinin çok daha güçlü tarzda, çağdaş medeniyete doğru hızla atılacağımızdan hiç kuşkum yok. Türk milletine güveniyorum."

Türk milliyetçiliği fikir içeriğini büyük ölçüde kaybetti. Komplekslerin, korkuların ve komplo teorilerinin arasında zihin açıcı fikirler kendine yer bulamadı. Basit bir ötekileştirme ve farklı olana düşmanlık içgüdüsü ve saldırganlıkla birbirine karıştırılan milliyetçiliğin zengin muhtevasını yeniden bulabilmesi için galiba öncelikle özgüvene ihtiyaç var. Özellikle Nevzat Kösoğlu'nun tarihi bilen ve karşılaştırma yapabilen bir fikir adamı olarak dile getirdiği şu özgüvene: "Parçalanma bölünme, çöküntü halindeki devletlerin, milletlerin problemleridir. Türkiye'nin neresi çöküyor Allah aşkına? Türkiye dünya devleti olmaya doğru gidiyor. 30 yıldır politikanın dışındayım, sözlerimde hiçbir politik endişe yok. Ben Türkiye'nin adım adım çok iyi yürüdüğünü görüyorum. Türk milletinin tarihî sarkacı yukarı dönmüştür. Artık kimse durduramaz, geri çeviremez. Türkiye büyük devlet olma yolundadır. Bunu görmek lazım..."

Kösoğlu'nun "sivil milliyetçiliği" salt devleti yüceltmek ve kontrolsüz bir tahakküm aracına dönüştürmek için kullanılan "devlet milliyetçiliği"ni de eleştiri süzgecinden geçiriyor. Bu eleştirilerin kendisini milliyetçi olarak niteleyen herkesin ortak bir nefs muhasebesine dönüşmesi lazım. Kösoğlu'nun sözleri bu muhasebenin yolunu gösteriyor: "...Cumhuriyet, İmparatorluktan gelme o tabii rahatlık, genişlik ve güven içerisinde alması gereken davranış tavırlarını da alamadı. Korku, onları bitirdi. O korkuyla Kürtçe öğrenmek, konuşmak gibi meseleler en hafifinden antipatik telakki edildi. Eşitlik vesaire olmasına rağmen Türk kelimesi üzerindeki vurgular istismara yol açtı."

Demokratik açılım, Türkiye'nin katmerleşmiş en önemli sorununu çözme iradesi. Bu çözüm "ulus-devlet"in sınırları içinde bulunacak. O zaman Kürtlerin kendilerini eşit, onurlu ve gönüllü bir mensubu olarak gördükleri bir milli çerçeveye ihtiyacımız var. Türk milliyetçiliğinin yaşayan Ziya Gökalp'i sayılabilecek Nevzat Kösoğlu'nun açtığı pencereden bakınca bu çerçeve net olarak görünüyor.