24 Eylül 2009 Perşembe

MHP, ufuk çizgisini kaybediyor

Yorum / Sürur Öztürk

İçi boş sloganlar, ne kadar heybetli kükremelerle dillendirilirse dillendirilsin, ilk etkisi geçtikten sonra bir kedi miyavlamasına dönüşür… Bir iddiayı güçlü kılan, doğru bilgiye dayalı olmasıdır.

“Açılım” konusunda Türkiye genelindeki tartışmaları takib ettiğim gibi, Yozgat özelindeki tartışmaları da mümkün olduğu ölçüde takib etmeye çalışıyorum. Bu tartışmanın Yozgat boyutu, hem gazetecilerin, hem de siyasetçilerin çapını, kapasitesini, bilgisini, kültürünü, bakış açısını, yaklaşım tarzını, tartışma yöntemini ve ahlâkî seviyesini tanıma, ölçme ve anlama imkânı da sağlıyor.

Esasında Yozgat’ta bu tartışma büyük ölçüde tek taraflı yürüyor. Zira, “Demokratik Açılım” hamlesinin sahibi durumundaki AK Parti cenahı, Yozgat’ta bu tartışmanın içinde yok. Gözüktüğü kadarıyla, bunun birkaç tane sebebi var:

Birincisi, mahallî basında AK Parti’nin “açılım” konusundaki tezlerini medyaya taşıyacak ve bu tezleri entelektüel bir çerçevede savunacak gazeteci yok. İkincisi, AK Parti, “tartışmaya girmemek” gibi bir strateji izliyor. Üçüncüsü, mahallî basın, Yozgat’ın mürekkep yalamış, “aydın” diyebileceğimiz ve birbirlerinden farklı düşünen isimlerine mikrofon uzatıp görüşlerini almıyor. Almıyor, çünkü mahallî basında bu konuyu samimiyetle ve kararlılıkla tartışma iradesi gözükmüyor.

Mahallî basında kalem oynatan birkaç MHP’li gazeteci de konuyu tartışmıyor, sadece hakaretler yağdırıyor. Bu üslûp, tanımını yapmadıkları ve gerekçelerini açıklamadıkları 3-5 kavram etrafında dönüp duran dar ve sığ bir alanın dışına çıkamıyor. Bu kavramlar da, “hain” ve “ihanet” gibi, zaten aynı kökten türemiş kelimelerden oluşuyor…

Yazdıklarını sükûnet içerisinde incelediğinizde anlıyorsunuz ki, bu gazeteciler hiç okumuyorlar. Gündemi takib etmekteki yegâne yöntemleri de televizyon haberlerini ve tartışma programlarını izlemekten ibaret. Gazete haberlerini bile baştan sona okuma zahmetine katlanmadıkları, yazılarındaki bilgi yanlışlıklarından belli oluyor.

Ufuklarını sadece Yozgat’la sınırlı tuttukları; dünyadaki siyasî, sosyal ve ekonomik hareketleri objektif bir gözle incelemedikleri anlaşılıyor. Dünya nereye gidiyor, hangi devlet kiminle ittifak hâlinde, bu ittifakların siyasî amacı ne, hangi ittifak hangi ekonomik modeli benimsiyor? Gerçekte kim kiminle mücadele ediyor? Çatışan güçler aslında hangileri? Dünyadaki bütün bu gelişmelerin Türkiye’deki ekonomi, siyaset ve kültür çevrelerindeki yansımaları nelerdir?... Bu ve buna benzer sorulara, kendi zihinlerinde olsun bir cevap aramadıkları anlaşılıyor.

Görebildiğim kadarıyla, bir tartışma yöntemi olarak kendilerine en kolay yöntemi seçmiş durumdalar; o da kendileri gibi düşünmeyen herkese “hain” diye bağırmaktan ibaret… Yazdıklarında ve söylediklerinde, muhataplarına sundukları bir veri, bir bilgi, bir analiz, bir tanım ve bir gerekçe yok. İzledikleri yol gayet kolay bir yol: Kendin gibi düşünmeyen herkese “hain” diyeceksin, böylece onları toplum nezdinde itibarsız hâle getirmeye çalışacaksın…

Yazdıklarına ve söylediklerine bakarsanız, onlara göre devletin bütün kurumları yanlış yolda… Devletin bütün karar mekanizmaları yanlış çalışıyor… Onca devlet ve siyaset adamının onlarınki kadar kafası çalışmıyor… Meclis uykuda, hükümet uykuda, ordu uykuda, emniyet uykuda, istihbarat uykuda, bütün bürokrasi uykuda, sadece onlar uyanık, sadece onlar nöbette… Herkes hain, herkes ihanet içerisinde, sadece onlar vatansever… Herkes, her yer ve her şey kirlenmiş, sadece onlar temiz kalmış… Onlar, sütten çıkmış ak kaşık…

Bu yöntemle yapılan bir tartışmanın hiçkimseye bir faydası olmaz. Bu yöntemi benimseyenler de kaybetmeye mahkûmdur. Çünkü, bilgiye ve gerçeğe dayanmayan hiçbir iddia, bir “güç” hâline gelmez. İçi boş sloganlar, ne kadar heybetli kükremelerle dillendirilirse dillendirilsin, ilk etkisi geçtikten sonra bir kedi miyavlamasına dönüşür… Bir iddiayı güçlü kılan, doğru bilgiye dayalı olmasıdır.

Bu bakımdan, gerek MHP Yozgat İl Teşkilatı olsun, gerek MHP eğilimli mahallî gazeteciler olsun, entelektüel zeminden kaçarak, MHP’nin çıtasını düşürüyorlar. Geriye sadece mütemadiyen “hain, hain!..” diye bağıran ama başka hiçbir şey söylemeyen adamlar kalıyor. Bu slogancı ve saldırgan yaklaşım, bugün için Yozgat’ta MHP’yi kısmen “baskın”, “sesi çok çıkan”, “kamuoyu hâkimiyeti olan bir parti” gibi gösterse de, bütün benzer süreçlerin sonunda olduğu gibi, yenilmeye mahkûmdur.

Bence MHP, siyasî geçmişindeki onca tecrübesine yakışır bir tartışma yöntemi benimsemeli. İddialarını da, itirazlarını da somut bilgilere, verilere ve gerekçeleri açıklanmış analizlere dayandırmalı. Aksi takdirde, bu tartışmayı kazandığını zannettiği ve zafer sarhoşluğuna kapıldığı bir anda, hiç ummadığı bir şekilde ve hiç ummadığı ölçüde büyük bir yenilgiye uğrayabilir.

“Demokratik Açılım”, bir devlet projesidir ve devlet bu kararından dönmeyecektir. Bu günlerde Yozgat’ta bu projeye karşı çıktıklarını ilân eden kişi ve kuruluşların, isimlerini adeta “vatanseverler / kahramanlar listesi”ne yazdırdıkları zannına kapıldıkları anlaşılıyor. Oysa, bu sürecin sonunda, adına “demokratik açılım” denen bu projenin bir ihanet projesi değil, tam tersine, Türkiye’yi yeniden ayağa kaldıracak, eskisinden daha güçlü hâle getirecek bir millî proje, bir devlet projesi olduğu anlaşılacak. O gün geldiğinde, bugünlerde isimlerini “kahramanlar listesi”ne yazdırdıklarını zannedenler, yanıldıklarını anlayıp, başlarını önlerine eğmek durumunda kalacaklar.

İsterseniz, o listeyi hep beraber tutalım ve o gün geldiğinde, bugünlerde yazdıklarını ve söylediklerini önlerine koyup, Türkiye’nin büyümesi için çaba harcayanları vaktiyle neden “hainlik”le suçladıklarını açıklamalarını isteyelim. O gün ne söyleyeceklerini şimdiden merak ediyorum…