28 Temmuz 2015 Salı

Hüseyin Gülerce: Cemaat’ten üst düzeydeki 2 kişi bana “Erdoğan ya akıl hastanesine yatırılacak ya da intihar edecek” dedi; söyleyen yurt dışına kaçtı

Gülerce'den, Zaman gazetesinin kamuoyunu yanıltmaya yönelik manşetine tepki
Zaman gazetesinin manşetine tepki gösteren Gülerce, Cemaat polislerinin Erdoğan’a kurdukları bir kumpası ilk kez açıkladı

Hüseyin Gülerce, 17/25 Aralık sürecinde, Cemaat’in Türkiye’de en üst seviyede 2 temsilcisinin kendisine gelerek, “Erdoğan, 30 Mart seçimlerini göremeyecek; çünkü ya akıl hastanesine yatırılacak, ya da intihar edecek” dediklerini açıkladı. Gülerce, bunun sebebini sorması üzerine de bu kişilerin,  “Çünkü çok gizli çekilmiş videoları var” dediklerini, Erdoğan’ın evinde çekim yapanların da Cemaat mensubu koruma polisleri olduğunu söylediklerini anlattı.

AK Parti Hükümeti’ne yönelik 17/25 Aralık darbe teşebbüsünden sonra Fethullah Gülen Cemaati ile yollarını ayıran ve Zaman gazetesinden istifa eden Hüseyin Gülerce, Beyaz TV’de Pazar günleri canlı olarak yayınlanan “Ortak Akıl” programında, Paralel Yapı’nın dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a kurduğu bir kumpası ilk kez açıkladı.

Zaman gazetesinin 26 Temmuz 2015 tarihli nüshasının “İstihbarat Müdürünü Meteoroloji’ye memur, IŞİD uzmanını bekçi yaptılar / Sen misin terörle mücadele eden!” şeklindeki manşet haberinin, kamuoyunu yanıltmaya yönelik bir yayın olduğunu ifade eden Gülerce, devletin Gülen Cemaati mensubu memurlara neden güvenmediğine dair bir örnek verdi.

En tepeden 2 kişi evime geldi

Gülerce, 25 Aralık operasyonundan kısa bir süre sonra, Türkiye’de Cemaat’in en tepesindeki 2 kişinin, Cemaat’ten ayrılmaması ve Cemaat’e cephe almaması için ikna etmek amacıyla kendisiyle görüşmek üzere evine geldiklerini anlattı.

Gülerce, şunları söyledi:

“Geldiler, lafa girdiler. İşte “Ağabey, Erdoğan, seçimleri göremeyecek”, (30 Mart seçimlerini). Tabi benim gibi birisine böyle bir şey söylenince ne olur? Ben, hayretle ‘Nasıl göremeyecek?’ dedim. “Göremeyecek, çünkü ya akıl hastanesine kapatılacak, ya da intihar edecek” dediler. Bakın, bu, şu âna kadar Türkiye’de ne gazetelerde ne de televizyonlarda hiç yer almadı. Ne yer aldı? Şunu herkese yaydılar; hatta bir CHP milletvekili de bunu söyledi: “Tayyip Erdoğan yurt dışına kaçacak” dediler; “uçağı hazır” dediler. Ama dikkat buyurun; ‘Ya intihar edecek, ya da akıl hastanesine kapatılacak’… Şimdi ben, hayretimi büyütüyorum; yahu, diyorum ki, Tayyip Erdoğan gibi birisi… İmam Hatip mezunu, namazlı-niyazlı birisi… Neden intihar etsin yani?”

Program sunucusunun “İntihar süsü mü?” şeklindeki sorusuna “Ben orasını bilmiyorum bakın” diye karşılık veren Gülerce, sözlerine şöyle devam etti:

“Benim yalnız düz mantıkla sorduğum şey, namazlı-niyazlı, İmam Hatip Lisesi mezunu, aile yaşantısı belli, hayatı ortada, işte İmam Hatip Liselerinin önünü açmış, kamuda başörtüsünü serbest bırakmış, böyle İslâm’ı yaşamaya… Biz, gördüğümüze bakıyoruz. Hayretle, “Yaa neden intihar etsin? İkincisi, aklını nasıl kaybedecek yani?” diye sordum. “Delirecek” diyorlar yani. Nasıl akıl hastanesine kapatılacak, gönderilecek? Orada enteresan bir şey söyledi; “Çünkü” dedi, “çok gizli çekilmiş videolar var” dedi. Gene ben hayretle ‘Yaa bu kadar yakından bunun gizli videolarını, gizli çekimlerini kim yapıyor?” dedim. Kim yapıyor? İşte o zaman, şimdi çok pişmandır bunu söylediğine, ağzından kaçırdı, dedi ki, “Ağabey, 40 koruma polisinin 25 tanesi, bizim arkadaşımız”. Şimdi bundan daha açık bir belge olur mu? Haa, şimdi 2 kişiydiler bunlar. Tabi bu şimdi duyulunca bu gün, inkâr yoluna gideceklerdir. En çok yaptıkları şey, inkâr. Ben de onları kendi argümanlarından yakalayayım; hani Fethullah Gülen diyordu ya beddua ederken, “Mülâane yapıyoruz” diye, “Gelin, karşılıklı yeminleşelim” diye, ben de diyorum ki, şimdi ben tek kişiydim, bunu kayda da almadım. Benim öyle bir huyum yok ki. Kayda alsaydım, zaten şimdi yayınlandığında kaçacak delik ararlardı. Birisi kaçtı zaten. Birisi burada. O da “Bana iftira atıyor” diyenlerden birisi. Bunun nesi iftira? Hepimizin çoluk çocuğu var. Ama ben ‘ailesi, ocakları sönsün, yuvaları yıkılsın’ gibi bir yeminleşmeye çağırmam. Aileyi karıştırmam doğru değil. Onu, din âlimi geçinen birisi (Fethullah Gülen) yaptı. “Ocakları sönsün” dedi. Yahu ocakta anne, baba, kardeş, torun, çoluk-çocuk var. Böyle mülâane mi olurmuş yani?!. Suçu kim işlemişse, 'suçun şahsiliği’ prensibi var. Ben de oradan hareketle diyorum ki, ben yalan söylüyorsam, Allah beni kahretsin!.. Bana böyle bir şey söylenmediği halde ben bunu söylüyorsam, Allah beni kahretsin!.. Siz de diyorsanız eğer, Allah’ın adını alarak yeminleşelim, “Biz, böyle bir şey söylemedik. Söylediysek bizi Allah kahretsin” diye kamuoyu önünde böyle bir yeminleşme yapalım. Ama beni tanıyanlar da biliyorlar; ben, durduk yerde… Bak bu güne kadar da söylemedim bunu. Ne zaman söylüyorum? Şimdi kalkmışlar, “Sen misin terörle mücadele eden?” diye (Zaman’ın manşeti) o polisleri savunmaya… Yaa, siz, kendiniz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın etrafındaki 40 polisten 25 kişiyi kullanıyorsanız Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na karşı, bu açıkça ihanettir arkadaş!.. Sen, bu ihaneti yaptıktan sonra, devlet de hükümet de bu ihaneti öğrendikten sonra, artık seninle irtibatlı bilinen insanlara güvenemez ki. Nasıl güvensin? Sen, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın yanına 25 tane polis koymuşsun, koymakla da kalmamışsın, bunlara çekim yaptırtıyorsun yahu!.. Yahu evine giren çıkan insanlar bunlar. Evinde çekim yapıyorlar, görüntü kaydediyorlar. Şimdi buradan sesleniyoruz: Ey vicdan sahibi insanlar! Böyle bir durum karşısında daha da bu insanlara ‘yaptılar mı, yapmadılar mı, yaparlar mı yapmazlar mı?’ diye bakmayın! Yahu açıkça adam söylüyor: “Başbakanın 40 (koruma) polisinin 25 tanesi bizim arkadaş”. Şimdi sen iyi niyetle, “Yaav en güvenilir insanlar bunlar. Allah korkusu var bunlarda. Din, iman var. Başbakanımızı en iyi koruyacak insanlar diye bunları koymuşlar”… Hayır, çekim yapsınlar diye, dinleme yapsınlar diye. Şimdi bu hükümet sana nasıl güvensin? ‘Terörle mücadele’ diye ne yaparsa yapsın, bu insanları pasifize etmek zorunda. Zaten bir kısmını, 3 bin kadarını emekli ettiler. Hiç devlet, şu terörle mücadelede sıkışık durumda, tecrübeli uzman personelini emekli eder mi? Hangi devlet, ayağına kurşun sıkar? Ama sizin ihanetiniz, demek ki o kadar ürkütmüş ki insanları, devleti yönetenleri, artık size hiç güven yok. Meselâ bunu hiç sorgulamıyorlar. “Yaav bize neden güven kalmamış?” Artık size himmet (bağış) neden verilmiyor?

Bu ihaneti öğrenen bir insan ne yapar?

(…) Ben, Gülen hareketinin, diğer adıyla Paralel Yapı’nın Emniyet içerisindeki varlığının en somut belgesini söylüyorum. Bugüne kadar söylenmemiş, ‘içeriden’ söylenmemiş en somut belgesini söylüyorum. Diyorum ki, Ahmet Taşgetiren’le bizim 45 yıllık arkadaşlığımız var. O, 20 Aralık’ta zannedersem, 17 Aralık’tan 3 gün sonra, daha 25 Aralık olmadan, 20 Aralık’ta Bugün gazetesinden ayrıldı, daha sonra Star gazetesine geçti. Benim de Mehtap televizyonunda 17 ve 25 Aralık’a canlı yayında, Ali Bulaç ile Ahmet Turan Alkan’la yaptığımız programda, “Bu, ‘yolsuzluk soruşturması’ kılıfıyla hükümete karşı yapılmış bir operasyondur. 7 Şubat 2012’deki MİT krizinden itibaren hükümete bir savaş açıldı” diye konuşunca, bunlar paniklediler. Çünkü ben, daha önce bir şey söyledim: Fethullah Gülen, bir tek Recep Tayyip Erdoğan ile beni okuyamadı. Yani Erdoğan’ın böyle bir tepki vereceğini, kendisinin üzerine böyle devlet imkânlarıyla geleceğini hesaplayamadı, bir de benim böyle tavır koyacağımı hesaplayamadı. (…) Ahmet Taşgetiren, Bugün’den ayrılıp Star’a geçince, benim arkadaşlığımı da, samimiyetimizi de bildikleri için, ‘Acaba Hüseyin Ağabey de böyle bir tepki verir mi?’ diye, kalktılar Yalova’ya evime geldiler bir sabah, kahvaltıya. Zaten sabah sabah gelmelerinden bir ‘vazifeli’ olarak geldikleri, bir şeyi tebliğ etmek için geldikleri belli. Haa, biraz sonra lafı açtılar. Beni ikna etmek için gelmişler. Söyledikleri şu: ‘Ahmet Taşgetiren Bey, yanlış gemiye bindi. Ağabey, biz böyle görüyoruz’. Yani demek istiyorlar ki, ‘Sen sakın ayrılma Zaman gazetesinden. Zaten Başbakan Erdoğan, 30 Mart Yerel Seçimleri’ni de göremeyecek’. Ben de hayretle diyorum ki, Başbakan, neden göremeyecek? Onlar da diyorlar ki, “Ya intihar edecek, ya da akıl hastanesine gönderilecek, kapatılacak”. Böyle hayretler içerisinde kalıyorum! Yaa, Başbakan Erdoğan’dan bahsediyorsunuz. Bu insan, namazlı-niyazlı bir insan. Ailesi belli. İmam Hatip mezunu. Yaptıkları belli. Kamuda başörtüsünü serbest bırakmış, üniversitelerde serbest bırakmış. İmam Hatiplerdeki, meslek liselerindeki katsayı zulmünü önlemiş, tekrar onları eşitlemiş diğer gençlerimizle. Böyle bir insan, nasıl olur da intihar etmeye kalkar? Nasıl olur da akıl hastanesine kapatılır? “Ağabey, çok gizli çekilmiş videoları var”. Yani bunlar medyaya düştüğü zaman, yapacak başka bir şey yok… Şimdi tabi ben, daha da hayretler içerisinde kalıyorum. Diyorum ki, kim çekmiş olabilir? Yani evinden bahsediyorlar. Evinin içindeki görüntülerden bahsediyorlar. Yaa, evinin içine kadar kim girmiş olabilir? Kim çekmiş olabilir bu görüntüleri? İşte orada diyorlar ki, “Ağabey, Başbakan Erdoğan’ın 40 koruma polisinden 25 tanesi, bizim arkadaşımız”. Bak, 24 demiyorlar, 26 demiyorlar, 25… Laf da şu: “Bizim arkadaşımız”… Tabi aslında beni iknaya geldiklerinde bu söyledikleri, beni iyice koparıyor. Çünkü ben nereden bilebilirim, Başbakanın 40 koruma polisinin… O dakikaya kadar… Bu görüşme de, 25 Aralık’tan sonra oluyor. Yani Ocak veya Şubat ayında yani. Ben, bilseydim bunları hep not alırdım. Hangi gün geldiler, yazardım bir kenara yani. Şimdi, beni iyice koparmış oldular. Yani ben, bunların çılgınlığını görmüş oldum. Bunların nerelere kadar gittiğini gördüm. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının yanına 25 tane ‘koruma’ adı altında polis yerleştirmek ve onlara gizli çekim yapma talimatını vermek, korkunç bir olay değil mi? Hayır, bunlar başka kötülük de yapabilirler. Sadece ‘çekim yapın’ denmiş. Allah korusun, meselâ içtiği suya, yediği yemeğe bir şey katabilir. Her gün onunla beraberler. Onlara o kadar güvenmiş ki… Bir de meselâ, bunlar seçilmiş insan. Bunlar, tabi Tayyip Bey’in yanında namaz da kılmışlardır. İşte beraber oruç tutuyorlar… Yani, Tayyip Bey, bunlara o kadar çok güvenmiş ki… Şimdi Tayyip Bey’in neden bu kadar büyük tepki verdiğini anlıyor musunuz? Bunu bana gelip söyleyen işte Cemaat’in çok önde gelen ismi biliyorsa, Tayyip Bey öğrenmedi mi? Daha fazlasını öğrenmedi mi? Şimdi bazıları diyor, ‘Neden böyle yapıyor?’. Ben de diyorum ki, bir insanın namusunu, güvenliğini emanet ettiği polisler, devletin polisi olmaktan çıkmış, uzaklardan kumanda alan vazifeliler hâline gelmişse, bir insan, bunu öğrenice ne yapar? Nasıl tepki verir? Şimdi ben de bunu öğrendiğim için zaten bu tepkileri veriyorum.”

Hüseyin Gülerce, bu kişilerin isimlerini savcılığa verdiğini ve bildiklerini de anlattığını söyledi.

(Yozgat Muhabir)

Hiç yorum yok: