Sürur Öztürk
Geçen yıl, (2011 yılı) asfalt sezonunun Çalatlı köyünde bir tören düzenlenerek ve kurban kesilerek başlatıldığını öğrendiğimde, 27 Haziran tarihinde “Gözü bağlanan sadece koyun mu?” başlıklı bir yazı yayınlamıştım.
Bu yıl / bu gün de “asfalt sezonu açılış töreni” denen bu tuhaf bürokratik alışkanlığın Köseyusuflu köyünde tekrarlandığını öğrenince, geçen yılki yazımı bir kere daha Yozgat kamuoyunun dikkatine sunma ihtiyacı duydum. Geçen yıl şöyle yazmıştım:
Yozgat Valiliği’nin internet sitesinde okuduğum haberde, Köy-Des Projesi kapsamında 2011 yılı asfalt sezonunun, merkez Çalatlı Köyü’nde düzenlenen törenle ve kurban kesimiyle başladığı belirtiliyor. Haberin altında yayınlanan fotoğraflar arasında, kurban kesimi esnasında çekilmiş bir fotoğraf da yer alıyor.
Ben, bu fotoğrafta / bu tabloda, çok ama çok vahim bir zihniyetin yansımasını görüyorum. Buna bağlı olarak da, Yozgat köylüsü adına, riyasız, samimi bir üzüntü duyuyor, bu anlayışa seyirci kalan –daha doğrusu öncülük eden- bürokratlara ve Yozgat milletvekillerine de aynı oranda kızgınlık duyuyorum.
Muhtemeldir ki, pek çok kişi, “Ne var bunda? Hükümet köylerimize yıllardır götürülmeyen hizmetleri götürüyor, bu hizmet de kurban kesilerek, dualar eşliğinde başlatılıyor. Ne güzel işte… Bunun nesinden / neresinden rahatsız oluyorsun?” diyerek tepki gösterecek bana…
İkna edici, farkındalık oluşturucu bir açıklama yapabilir miyim bilemiyorum; ama en azından deneyeceğim…
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, yukarıda tasvir ettiğim tablo ile daha önce de pek çok kere karşılaştık. Eleştirim aslında kişilere yönelik değil, bir bakış açısına, bir yaklaşım tarzına, bir zihniyete yönelik.
Bu zihniyet, adına “devlet” denilen kurumu, bir “hizmet” kurumu olarak değil de, kendisinden talepte bulunulamayan, ancak gönlü razı olduğunda vatandaşlarına lütufta bulunan, bu sebeple de hep gönlü hoş tutulması gereken bir mekanizma olarak gören zihniyettir. Ve bence bu zihniyet, aslında AK Parti Hükümeti’nin ortadan kaldırmaya çalıştığı bir zihniyettir. Gelin görün ki, hükümetin ortadan kaldırmaya çalıştığı bu yaklaşım tarzı, hükümetin icracısı durumunda olan mahallî bürokrasi tarafından uygulanmaya devam ediliyor. Kimi zaman da ta yukarılara kadar sirayet ediyor…
21’inci yüzyıldayız. Bu çağda, bu zamana kadar hâlâ köylerine yol ve kanalizasyon gibi en temel hizmetleri götürememiş olan devlet kurumları, temel görevleri arasında olan bir hizmeti bu kadar gecikmeli olarak hayata geçirecek ve biz bu memleketin köylüleri olarak, sanki bize extradan / fazladan bir lütufta bulunuluyormuş gibi; bu basit, bu sıradan hizmeti, sanki olağanüstü bir iş yapılıyormuş gibi, kurbanlar keserek karşılayacağız…
Nasıl olsa Türk köylüsü dinî değerlerine bağlıdır… Kurban kesilmesi, dualar edilmesi manevî bir hava oluşturur… Bu manevî hava içerisinde de devlet bürokrasisi, görevlerini yıllardır ihmal etmiş olmanın mahcubiyetini duymak yerine, vatandaşın en temel haklarının karşılanmasını bile büyük bir lütuf gibi gösterebilir…
İşte bu sebeple, “Gözü bağlanan sadece koyun mu?” diye soruyorum. Gözü bağlanan sadece kurban edilen koyun değil; köylerine hizmet götürülmesini aslında çoktan hak etmiş olan köylülerdir aynı zamanda.
Kesilen kurbanın gözünü bağlarken, aslında kendi vatandaşının / kendi köylüsünün gözünü bağlayan bu zihniyet, bu anlayış, dinî motiflerin arasına saklanmış bir tek parti dönemi zihniyetidir aslında. Bence, AK Partili yöneticiler de bunun farkında değiller…
Öyle olmasaydı, bir asfalt sezonunu başlatmak için tören düzenlemezlerdi…
Bilmem anlatabiliyor muyum?
Mesele kurban kesilip dua edilmiş olması değil, asfalt sezonunu başlatmak için tören düzenlenmiş olması…
21. Yüzyıldayız… Yıl 2011… Bunca yıl yol götürmediğin köyüne yol yapmayıp da ne yapacaksın? Köylünün kullandığı traktörler ve otomobiller bile değişmişken, o traktörlerin, o otomobillerin geçeceği yolların, hâlâ at arabalarının, kağnıların kullanıldığı yıllardaki gibi kalacak hâli yok ya…
Ben, yetki sahibi bir bürokrat olsaydım (ve aklı evvel ya da yalaka bir birim müdürü bana “Efendim, müsaade ederseniz bir de tören düzenleyelim” teklifinde bulunsaydı), ‘Ne münasebet?’ derdim…’Neyin törenini düzenleyeceğiz?’ diye sorardım…
‘Bunlar bizim utancımız… Bu çağda köylere yol götürmeyi daha yeni becerebilmişiz… Bunlar bizim vazifemiz zaten… Biz daha köylümüzü tarlalarına musallat olan farelerden kurtarmayı başaramamışız… Biz daha köylümüzü Toprak Mahsulleri Ofisi’nin önünde sürünmekten kurtaramamışız… Biz daha buğdayda dane kaybını önleyememişiz… Biz daha soğuk hava depoları yapamamışız… Biz daha sulama sistemleri kuramamışız… Biz daha köylümüzün ürettiği bu ürünleri işleyecek tek bir fabrika kuramadığımız gibi, bu ürünleri nereye nasıl satarız diye kafa da yormamışız… Onlara öncülük edip bir yol da göstermemişiz… Ne töreni düzenleyeceğiz? Daha yapacak bir sürü işimiz var, siz de işinize gücünüze bakın!” derdim…
Dua edeceksem de, yalnız başımayken dua etmeyi tercih ederdim… “Allah, her şeyi hakkıyla bilen, hakkıyla gören, hakkıyla işitendir” diye inanarak…
Geçen yıl bu konuda yazdığım yazı böyleydi. Bu yıl buna sadece şu soru cümlesini ilâve ediyorum:
Törenle yol yapan bir şehir “marka şehir” olabilir mi?
Bu yılki “asfalt sezonu açılış töreni”ne katılan Yozgat Valisi Sayın Necati Şentürk’e, Yozgat Belediye Başkanı Sayın Yusuf Başer’e, Vali Yardımcısı Sayın Kemal Şahin’e, İl Emniyet Müdürü Sayın Hasan Yılmaz’a, İl Özel İdaresi Genel Sekreter Yardımcısı Sayın Fazlı Açıkgöz’e, İl Genel Meclisi’nin Sayın üyelerine, Sayın ilçe kaymakamlarına, Sayın ilgili birim müdürlerine ve Sayın köylü vatandaşlara saygılarımla arz ederim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder