Sürur Öztürk
Hatırlayınız; geçen Eylül ayında, Yozgat’ın Sarıkaya ilçesine bağlı Terzili Kasabası ile Menteşe, Burunkışla ve Bebek köylerinden yıllar önce İstanbul’a göç eden Ermenilerden oluşan 50 kişilik bir grup, Sarıkaya ilçesini ve çocukluk yıllarını geçirdikleri köylerini ziyaret etmişlerdi. Ziyareti düzenleyen İstanbul Kocamustafapaşa Burunkışla Ermeni Derneği, bu ziyaretlerini daha da genişleterek yıllarca sürdürmek istediklerini açıklamıştı.
İşte bu, Yozgat’ın Avrupa’ya, daha soru sorulmadan çok önce verdiği muhteşem bir cevabı gibidir. Yozgat, bu cevabı daha da güçlendirerek, bir de açık bir beyanname şeklinde, başta Fransa olmak üzere, Avrupa kamuoyunun da dikkatine sunabilir.
Ne oldu, ne olacak?
Konu malûm: Fransa Meclisi, ‘Ermeni soykırımı diye bir şey yoktur’ demeyi suç olarak kabul eden bir kanunu kabul etti.
Bazı istisnaları olmakla birlikte, ulusal medyamızın bir kısmı Avrupa’nın bir kısmı da Amerika’nın kontrolünde olduğu için, her iki taraf da Fransa’nın bu tavrını kendi politikalarına göre değerlendirince, her şey birbirine karıştı. Uluslar arası meselelerde hep bu sonuçla karşılaşırız çünkü gerçek anlamda bir millî medyamız yoktur. Ulusal medya, ABD ile AB’nin çarpıştığı bir arenadan başka bir şey değildir. Aslında arka planda onlar tartışır ama ön planda birbirini yumruklayan biz oluruz…
Önce şunu bilmemiz gerekiyor ki, bu konunun aslında Ermenilerle hiçbir alâkası yok. Fransa, Batılıların ‘Orta Doğu’ adını verdikleri İslâm coğrafyasındaki gelişmelere Türkiye’nin müdahalesine engel olmak için, Ermeni meselesini kullanıyor. Zira, ufukta çetin bir savaş gözüküyor. Hedefte de İran var. Ortalık ısındığında Türkiye hangi safta yer alacak? Batılılar, Türkiye’nin yer alacağı safı kendileri belirlemek istiyorlar. Meselenin Ermenilerle hiçbir alâkası yok.
Boşuna ‘Türkler Ermenilere soykırım uygulamamıştır’ diye bağırıp, bunu ispat etmeye çalışmayın. Çünkü Türklerin Ermenilere soykırım uygulamadığını Fransa çok iyi bilir. Yani aslında Fransa, kendi iddiasına kendisi bile inanmıyor ama bu iddiayı, önümüzdeki dönemde bütün sıcaklığıyla kendini gösterecek olan ölüm-kalım savaşına yönelik bir strateji olarak gündeme getiriyor.
Eğer Yozgat, bir Anadolu şehri olarak ille de Fransa’ya bir cevap verme ihtiyacı duyuyorsa, önce hamasî nutuklardan, bu ıvır zıvır işlerle vakit kaybetmekten vazgeçmelidir.
Yozgat, malûm Ermeni meselesi bakımından önemli bir şehir. Çünkü büyük çaplı Ermeni isyanlarının, kanlı çatışmaların yaşandığı şehirlerden biri.
Fakat Yozgat, aynı zamanda 1915 olaylarına kadar Ermenilerle etle tırnak olmuş, son derece sıcak ilişkiler kurmuş, sosyal hayatının her alanında Ermenilerle kaynaşma ve dayanışma hâlinde olmuş bir şehir.
Biliyorsunuz, Bozok Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Taha Niyazi Karaca, Ermeni isyanlarının aslında bir İngiliz oyunu olduğunu, “Ermeni Sorununun Gelişim Sürecinde Yozgat’ta Türk-Ermeni İlişkileri” isimli kitabında bütün ayrıntılarıyla anlatıyor.
Bence Yozgat’ın Fransa’ya vereceği en güzel cevap, Yozgatlı Ermenilerle bir araya gelip, “Bizler, Türkler ve Ermeniler olarak bu ülkenin eşit haklara sahip vatandaşlarıyız. Yıllarca beraberce ve dostça yaşadık. 1915 olayları, her ikimize karşı bir provokasyondu. O provokasyondan, Türkler ve Ermeniler olarak birlikte zarar gördük. Şimdi, bütün acılarımıza ve kötü hatıralarımıza rağmen, birbirimize hiçbir düşmanlık beslemiyoruz. Türkiye bizim ortak vatanımızdır ve Türkiye’yi seviyoruz. Fransa’nın aramıza nefret tohumları ekmesine ve kendi siyasî stratejileri için bizleri kullanmasına izin vermeyeceğiz” şeklinde açıklama yapmaktır.
Hatırlayınız; geçen Eylül ayında, Yozgat’ın Sarıkaya ilçesine bağlı Terzili Kasabası ile Menteşe, Burunkışla ve Bebek köylerinden yıllar önce İstanbul’a göç eden Ermenilerden oluşan 50 kişilik bir grup, Sarıkaya ilçesini ve çocukluk yıllarını geçirdikleri köylerini ziyaret etmişlerdi. Ziyareti düzenleyen İstanbul Kocamustafapaşa Burunkışla Ermeni Derneği, bu ziyaretlerini daha da genişleterek yıllarca sürdürmek istediklerini açıklamıştı.
İşte bu, Yozgat’ın Avrupa’ya, daha soru sorulmadan çok önce verdiği muhteşem bir cevabı gibidir. Yozgat, bu cevabı daha da güçlendirerek, bir de açık bir beyanname şeklinde, başta Fransa olmak üzere, Avrupa kamuoyunun da dikkatine sunabilir.
Eğer Yozgat sivil toplum kuruluşları da bu konuda akıllıca bir iş yapmak istiyorlarsa, bu tür girişimlerde bulunarak, Batının tuzaklarını bozma yolunu tercih etmelidirler.
Hamaset nutuklarıyla dolu kınama ya da protesto mesajlarının hiçbir siyasî etkisi yoktur. Yapılabilecek en kolay işlerden birisidir. Samimi olan zora talip olur.
Yozgat, Ermenilerle yaşadığı kanlı olayları değil, 1915’e kadarki muhteşem dostluğunu öne çıkarmalıdır. Bu da, Yozgatlı Türklerle Yozgatlı Ermenilerin ortak çabasıyla, işbirliğiyle gerçekleştirilmelidir.
Diğer taraftan, Fransız devi Atlantic Group’un, daha 2 hafta önce, bir fabrikası Yozgat’ta bulunan Erensan’ın yüzde 25’ini satın alarak şirkete ortak olmasını da bu kapsamda bir avantaj olarak değerlendirebilir.
Unutmayınız, zorda kaldığında hamasete sığınmak, cahil toplumların tavrıdır. ‘Asarım, keserim, biçerim, doğrarım!’ diye bağırıp çağırırsanız, ancak bir mutfak robotu kadar ciddiye alınırsınız.
Bu arada şunu da belirteyim: Eğer Almanya da benzer bir tavır sergilerse, Yozgat’ın, tıpkı Fransa’ya olduğu gibi Almanya’ya da daha soru sorulmadan çok önce verdiği muhteşem bir cevabı vardır. Gerekirse onu da hatırlatırız.
Yozgat’ın sessizliğini bir tepkisizlik, bir umursamazlık, bir duyarsızlık olarak değerlendirmek yanlış olur. Yozgat, cevabını çok önceden vermiştir.
Yozgat’ın Türkiye genelinde bilinen imajı da çok yanlış çizilmiştir. Yozgat halkı, kesinlikle ırkçı bir halk değildir. Yozgat, geçmişte farklı ırklara, farklı dinlere mensup yabancılara kucak açmış, kendisi gibi olmayanlarla dostluk ve dayanışma içerisinde yaşama kabiliyetini göstermiş bir şehirdir.
Yozgat’ın en büyük hatalarından birisi, kendi imajının başkaları tarafından çizilmesine seyirci kalmasıdır. Yozgat’ın yeni nesli, kendi değerlerini fark etmeyi ve doğru anlatmayı öğrenmelidir.
(sururozturk@gmail.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder