25 Şubat 2011 Cuma

“Eskiden düğünümüz de cenazemiz de güzeldi”

Asım isimli okuyucumuzun ‘Taziye Evleri’ uygulamasını tartışmaya açması üzerine, Memduh Ünal ve Kadir Yıldırım isimli okuyucularımız da, Yozgat’ta daha 15 yıl öncesine kadar yaşatılan ‘taziye kültürü’nü özetleyen yorumlar gönderdiler.

Memduh Ünal, bu konuda şunları yazıyor:

“Asım Bey kardeşim, siz her ne kadar Sürur Beyden ricada bulunsanız da, haddim olmayarak da olsa sizinle Yozgat merkezde vefat eden bir hemşehrimizin ardından yapılan cenaze ve başsağlığı hakkında bundan 15 yıl öncesine kadar yaşatılanları aktarmak isterim.

Bir mahallede bir ölüm olayı vuku bulduğunda, yakın akrabaları ve cenaze sahibi tarafından cenaze yıkanmadan önce mahalle camiinde mahalleliye duyurulmak üzere selâ verilir, daha sonra Büyük Cami’den verilen selâ ile çarşı esnafından ve diğer mahallelerdeki yakınlarının da cenazeden haberdar olması sağlanırdı.

Daha sonra mahalle camiindeki gasilhanede yıkanan cenaze, yakın akraba ve yakın komşuları tarafından Büyük Cami’ye getirilir. Öğle namazına kadar olan sürede cenaze yakınları cenazeyi borçlu yatırmamak adına, varsa borçlarını öderlerdi. Öğle namazı kılındıktan sonra cenaze gömülmek üzere mahallesine en yakın mezarlığa götürülür. Cenaze gömüldükten sonra cemaat, cenaze yakınları ile cenazenin çıktığı evin önüne gelir, orda okunan dualardan sonra, cenaze sahibine sıkıntı vermeden, memur dairesine, esnaf ve tüccar da çarşıdaki işinin başına dönerdi.

Cenaze yakınlarına başsağlığı dilemek isteyen yakınları veya tanıdıklarının, devlet dairesinde çalışanlarının veya esnafın çalışma saatlerinden mahrum kalmaması adına, mahalle camiinde akşam namazını müteakiben toprak mevlidi okutulur. Bu mevlide başsağlığı dilemek üzere gelinir ve mevlitten sonra cami bahçesinde başsağlığı dilendikten sonra, cenaze evine geçmek isteyenler eve geçer, diğerleri kendi evlerine giderdi.

Cenaze evine yakın komşu ve akrabalar bir sıra ve düzen üzerine yemek getirirler esnaftan da kıymalı pide gönderenler olurdu. Daha sonra cenaze evinde ‘ilk perşembesi’ denilen ve helva yapılan günde hanımlar cenaze evinde toplanır ve helva için gelen hanımlar şeker ve un getirerek, helvanın cenaze sahibi dışında yapılmasını sağlarlardı ki, cenaze yakınlarının gelenlere böyle kederli bir günde yemek vermesi ayıba kaçardı. (Yemek ziyafeti düğün ve sünnetlere hastı.) Böylece şeker ve helva getirenler de bir sevaba girmenin hazzını duyarlardı.

Helvadan sonra hanımlar dağılırken başsağlığını diler ocağın tütmesini temenni ederlerdi ki, Yozgatlı için bir cenazenin ardından bir ocağın sönmesi yani evin kapanması çok hüzünlü bir haldi.

Eskiden böyleydi ama şimdi şartlar ve kentteki değişim sonucu sanırım değişim olmuştur. Allah hepinize uzun ömürler versin hayırlı ve imanlı ölmek nasip etsin.”

Kadir Yıldırım isimli okuyucumuz da, Memduh Ünal’ın yazdıklarına şu ilâvede bulunuyor:

“Menduh Bey, çok güzel yazmışınız. ‘İlk Perşembe’ yapılan helva, Allı’nın Celalin dükkânın arada duran hamallar ve amelelere dağıtılır, mahalle camiinde ve Büyük Cami’de öğlen namazından çıkan cemaate dağıtılırdı, mis gibi tereyağlı un helvası. Eskiden düğünümüz de cenazemiz de güzeldi; şimdi her şey oyuncak oldu.”

(Yozgat Muhabir)

Hiç yorum yok: