16 Mayıs 2010 Pazar

CHP’ye kim “van minut” dedi?

Yorum - Sürur Öztürk

CHP Yozgat İl Başkanı Ali Keven’e ve Kadın Kolları Başkanı Özgür Karslıoğlu’ya bir soru:

Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde Siirt’te okuduğu şiir sebebiyle hapis cezasına çarptırılmış ve siyasî yasaklı hâle gelmişti. Onun milletvekili olarak seçilebilmesi, dolayısıyla da AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan olabilmesi için Anayasa değişikliği yapılmıştı. Baykal’ın liderliğindeki CHP bu değişikliğe destek vermeseydi, Erdoğan siyasete veda etmek zorunda kalacaktı. Sizce Baykal, eline bu kadar büyük bir fırsat geçtiği halde, neden Erdoğan’ı tasfiye etmek yerine onun Başbakan olmasının yolunu açtı?

Sayın Keven, Sayın Karslıoğlu, “kaset komplosu”nun AK Parti tezgâhı olduğundan emin misiniz? Evet, birileri CHP’ye “van minut” dedi ama “van minut” diyen, acaba yine Başbakan Erdoğan mıydı? Popülist siyasetten vazgeçip, bu işleri bir daha düşünmeyi denemek ister misiniz?


Baykal, domino taşlarının sadece bir tanesi

Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, CHP Ankara Milletvekili Nesrin Baytok ile gayrimeşru bir ilişkiye girdiği iddiasının delili olarak gösterilen ve internet ortamında yayınlanan görüntüler, tartışılmaya devam ediliyor.

Ben, daha önce “Asıl sürpriz, AK Parti’nin kapatılması mı olacak?” başlıklı yazımda da ifade ettiğim üzere, konunun “uçkur” kısmından çok siyasî tarafıyla ilgileniyorum. Çünkü bu tartışmanın sadece sol siyasette değil bütünüyle Türk siyasetinde bir kırılma noktası olacağını, bu kırılmanın bütün partiler üzerinde etkileri olacağını düşünüyorum. Zaten bunun böyle olacağı konusunda neredeyse bütün gazeteciler görüş birliği içinde.

Fakat, bu konuda önemli olduğunu düşündüğüm bir hususa dikkatinizi çekmek isterim. Türk siyasetindeki değişim, Baykal’a ait olduğu ileri sürülen gizli kamera görüntülerinin ortaya çıkmasından kaynaklanmış olmayacak. Bu değişim, hakim devletler öyle istedikleri için meydana gelecek, söz konusu görüntüler ise bunun sadece bahanesi / vesilesi olarak kullanılacaktır.

Görüntülerin gerçek ya da montaj olup olmadığı ise ayrı bir tartışma konusudur ve Baykal ile Baytok henüz bu ilişkiyi açıkça yalanlamamışlardır… Yalanlamaları da mümkün gözükmüyor. Çünkü, “Varan 1” diye sunulan görüntüler yalanlandığında, “Varan 2”nin yayınlanacağı anlaşılıyor…

Eğer Baykal ve Baytok, iddia edildiği gibi gerçekten de böyle bir gayrimeşru ilişki içerisine girmişlerse, elbette hiçbir sebep bu hatayı mazur ve meşrû gösteremez. Fakat, gazeteciler olarak bizler, eğer siyasî analizler yapacaksak, konunun “uçkur” kısmından çok, muhtemel siyasî sonuçları üzerinde durmamız gerekir.

Eğer konuyu “ahlâksızlık” açısından değerlendireceksek, unutmamak gerekir ki, bu durum partilerle ilgili değildir; kişilerin şahsî sorumlulukları altında olan bir konudur. Zira, solcu, sağcı, milliyetçi fark etmez, hangi partiyi deşeleseniz bu tür gayrimeşru ilişkileri kolayca bulabilirsiniz… İnsanların ahlâk yapısını, mensup oldukları partiler belirlemezler…

“Toplumdaki ahlâkî bozulma”, başlı başına bir tartışma konusudur ama bence Türkiye’nin temel meseleleri halledilmedikçe, bu konuların şu günlerde masaya yatırılması, uluslar arası siyasî operasyonların gözden kaçırılmasından başka bir işe yaramaz.

Fakat, yeri gelmişken ben yine de CHP Yozgat teşkilatına bir uyarıda bulunmak istiyorum. Ciddiye alır ya da almazlar, bu kendilerinin tercihidir.

CHP Yozgat İl Başkanı Ali Keven ve Kadın Kolları Başkanı Özgür Karslıoğlu, geçen hafta içinde yaptıkları açıklamalarda, “Baykal’a sonuna kadar sahip çıktıklarını” söylediler.

Bence, 3 sebeple hata ettiler.

Birincisi, görüntülerin gerçek olduğu ya da böyle bir gayrimeşru ilişkinin gerçekten yaşandığı ortaya çıkarsa, Yozgat kamuoyu karşısında her ikisi de “hiç yoktan” mahcup olacaklardır. İkincisi, görüntülerin ortaya atılması, Baykal’ı genel başkanlıktan indirip sol siyaseti ve ardından da diğer partileri yeniden şekillendirmek amacıyla yapıldıysa, Baykal kesinlikle genel başkan olmayacak demektir. Üçüncüsü, AK Parti’nin böyle bir siyasî operasyondan hiçbir menfaati olmayacağı gibi, tam tersine kendisi de zarar görecektir. AK Parti, kendisinin de zarar göreceği uluslar arası bir “siyaset mühendisliği”ne neden katkıda bulunmuş olsun?

Ne yazık ki, CHP Yozgat İl Başkanı Ali Keven ve Kadın Kolları Başkanı Özgür Karslıoğlu, her zaman yaptıkları gibi yine hiçbir siyasî analiz yapmadan, alelacele ve önyargılı bir açıklama yaptılar. Oysa, olup bitenleri dünya ölçeğinde değerlendirselerdi, bu hatayı yapmazlardı. Eğer önümüzdeki aylarda bu hatanın siyasî faturasını ödemek durumunda kalırlarsa, kimseyi değil, düşünmeden konuştukları için önce kendilerini suçlamalılar.

CHP Yozgat İl Başkanı Ali Keven, gerçek anlamda bir “solculuk” yapmak yerine, işin kolayına kaçtı ve ısrarla “milliyetçilik” yapmaya çalıştı. Oysa, milliyetçiliği MHP ve BBP’ye bırakıp, partisinin adına yaraşır bir şekilde gerçek anlamda “solculuk” yapmış olsaydı, bugün çok daha saygın bir konumda olabilirdi…

Son gelişmeler açıkça gösteriyor ki, CHP ile birlikte Türkiye’deki sol siyaset de değişecek. Sadece CHP değil, diğer partiler de değişecek. Bu değişimin medyaya, iş dünyasına; bankalara, holdinglere, sendikalara ve başka sosyal katmanlara yansıması da kaçınılmaz olacaktır…

İdeolojik saplantılar, insanların önünü görmesini engeller, ufuklarını daraltır. İdeolojik saplantılardan arınmalı ve olup bitenin perde arkasını anlamaya çalışmalıyız. Unutmayınız ki, vatandaşlar partilere hizmet etmek için değil, partiler vatandaşlara hizmet etmek için vardır.

Ali Keven’e ve Özgür Karslıoğlu’ya bir soru:

Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde Siirt’te okuduğu şiir sebebiyle hapis cezasına çarptırılmış ve siyasî yasaklı hâle gelmişti. Onun milletvekili olarak seçilebilmesi, dolayısıyla da AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan olabilmesi için Anayasa değişikliği yapılmıştı. Baykal’ın liderliğindeki CHP bu değişikliğe destek vermeseydi, Erdoğan siyasete veda etmek zorunda kalacaktı. Sizce Baykal, eline bu kadar büyük bir fırsat geçtiği halde, neden Erdoğan’ı tasfiye etmek yerine onun Başbakan olmasının yolunu açtı?

Sayın Keven, Sayın Karslıoğlu, “kaset komplosu”nun AK Parti tezgâhı olduğundan emin misiniz? Evet, birileri CHP’ye “van minut” dedi ama “van minut” diyen, acaba yine Başbakan Erdoğan mıydı? Popülist siyasetten vazgeçip, bu işleri bir daha düşünmeyi denemek ister misiniz?

(surur-ozturk@hotmail.com)