16 Nisan 2010 Cuma

Ahmet Türk: Yozgat’tan biçerdöverciler gelir, evimizde konuk olur, bir sorunumuz da olmaz

Samsun’da saldırıya uğrayan kapatılan DTP’nin Genel Başkanı Ahmet Türk, Haber Türk gazetesi yazarı Muharrem Sarıkaya’ya değerlendirmelerde bulundu. Türk, “Kardeşlerin arası her geçen gün biraz daha açılıyor; tehlikeli bir noktaya doğru hızla yol alıyoruz” kaygısını dile getirip ekledi:

“Büyük arazilerim var. Kırşehir, Yozgat, Aksaray’ dan biçer döverciler gelir. Günlerce bizimle yatar kalkar; evimizde konuk olur. Bir sorunumuz da olmaz...”

Haber Türk gazetesi yazarı Muharrem Sarıkaya, “Türk’ün evindeki kanaat” başlıklı yazısında, kapatılan DTP’nin yasaklı lideri Ahmet Türk’le yaptığı görüşmeyi aktardı. Sarıkaya, şunları yazdı:

Türk’ün evindeki kanaat

Mütevazı bir apartmanın en üst katındaki dört dairesinden biri...

Evin içerisi de bir o kadar sade döşenmiş.

Sözünü ettiğim, Samsun’da saldırıya uğrayan kapatılan DTP’nin yasaklı lideri Ahmet Türk’ün evi...

Kırılan burnunun üzerindeki ameliyat alçısı hafta başında sökülecekmiş.

Ancak içerideki tamponlar çıkarıldığı için nefes alması rahatlamış.

Büyük bir ziyaretçi sirkülasyonu arasında, İnan Gedik arkadaşımla birlikte yaptığımız geçmiş olsun ziyaretinde Ahmet Türk ile birçok konuyu konuştuk.

Önce saldırıya ilişkin yeni detay bilgiler aktardı.

Olay anındaki görüntülerden saldırganın hareketlerini aktarıp biriyle yaptığı işaretleşmeye dikkat çekti.

Bu arada olaydan bir gece öncesinde katıldıkları davada yargılananlarla ilgili bazı gelişmelerin olduğunu öğrendiklerini söyledi.

Detaya girmedi; “Bekleyin, önemli bulgular çıkacak” deyip sustu. Olayın planlı olduğunu birkaç kez kayda geçirdi.

Yanlış işler

Bu aşamada saldırıyı kınamak için yapılan eylemleri anımsattık.

Yanlış olduğunu birkaç kez yineledi.

Siyasi parti liderlerinin bir araya gelip yaşanan gerilimi yumuşatıcı görüntü vermeleri gerektiğini vurguladı.

“Kardeşlerin arası her geçen gün biraz daha açılıyor; tehlikeli bir noktaya doğru hızla yol alıyoruz” kaygısını dile getirip ekledi:

“Büyük arazilerim var. Kırşehir, Yozgat, Aksaray’ dan biçer döverciler gelir. Günlerce bizimle yatar kalkar; evimizde konuk olur. Bir sorunumuz da olmaz...”

Sohbetimiz sırasında telefonları da durmak bilmiyordu.

Arayanlardan birine de öfkelendi; hatta azarladı.

Belli ki tanıdığı birisiydi, toplumu gerecek bir davranışta bulunmasının önüne geçiyordu.

Referandum sonucu

Türk ile referandum konusuna da girdik.

Kişisel görüşleri hakkında kısa bazı şeyler söyledi; ötesine geçmedi. Ancak tıklım tıklım dolu salona, referanduma gidilmesi halinde bölge halkının nasıl davranış sergileyeceği konusunda hâkim olan görüş, BDP yönetiminin söylemiyle çelişiyordu. Özetlemek gerekirse...

Kurduğumuz her partiyi kapatan yüksek yargıya tabanımız öfkeli. Böyle bir referandumda bölgeden çok yüksek evet oyu çıkar; halkın önüne geçip “Desteklemeyin” dersek kimseye söz dinletemeyiz. Halk bizi de aşar.

Eğer destek vermezsek MHP ve CHP ile aynı safta kalırız; AK Parti bölgedeki oyların hepsini sahiplenir; bize söyleyecek söz kalmaz.

Yapmamız gereken, bazı taleplerle buna destek olacağımızı açıklamaktan geçer.

Seçim kanununda değişiklik yapılması şartını getiririz; 7 ilde ve ya kentlerin % 10’u olan 8 - 9 ilde birinci çıkan partilerinde % 10 barajını aşmış gibi kabul edilmesine ilişkin düzenleme yapılır.

Böylece %10 barajını geçemeyeceğine inandığından bağımsız aday göstermek zorunda kalan ve etkin isimlerinin ötesine geçemeyen partilere de akademisyen ve bilim insanlarını aday göstermeleri olanağı verilir.

Partinin birçok etkin ismi, “referandumda ret cephesi” oluşturmak için Diyarbakır’da toplantılar yapıp uğraş verirken Ankara’da Türk’ün evine hâkim kanaat böyleydi...