
Fakat, Yozgat’a hiç de yabancı değil. Çünkü, 1996-2005 yılları arasında 9 yıl boyunca, Yozgat’ın Akdağmadeni ilçesinde müftülük yapmıştı. Bu 9 yıl içerisinde, Akdağmadeni’nin gelişmesine katkı sağlayacak girişimlerde bulunduğu ve bazı çalışmalara öncülük ettiği için de, Akdağmadeni’nde hâlâ sevilen sayılan bir müftü olarak anılıyor. Yozgat’ın millî hassasiyetlerini biliyor olmanın yanı sıra, aynı hassasiyetleri kendisi de taşıyor.
Mekke Ümmü’l-Kur’a Üniversitesi’nin son sınıfında öğrenim görürken, İstanbul Marmara İlahiyat Fakültesine geçiş yapmış ve bu fakülteden mezun olmuş, mesleğinin gerektirdiği üzere Arapça da bilen, ilim sahibi bir din görevlisi.
Daha önce görev yaptığı Gaziantep’te, Valiliğin talimatıyla, gerek insanların dinî duygularını, gerekse etnik kökenlerini istismar ederek bölücülük yapan, kandırılmış gençlerin aileleriyle temas kurup, onları bu bataklıktan çekip çıkarmaya çalışmak gibi riskli görevleri de üstlenerek bölücülükle mücadele etmiş cesur bir din görevlisi…
Kendisini tanıyanlar, onun sohbetlerinde ve nasihatlerinde sürekli mutedil olmayı, aşırılıklardan uzak durmayı; devletine, vatanına, milletine bağlı kalmayı; insan ilişkilerinde sabırlı, hoşgörülü, tatlı dilli-güler yüzlü olmayı tavsiye eden, akl-ı selim ve sağduyu sahibi bir din adamı olduğunu söylüyorlar.
Bu meziyetlere sahip bir din görevlisinin Yozgat Müftülüğü’ne tayin edilmiş olması, hiç şüphesiz, Yozgat için memnuniyet verici bir kazanç.
Gelin görün ki, bu özellikleri taşıyan bir din görevlisi, Yozgat’ın günlük gazetelerinden “Yozgat Haber” tarafından haksız eleştirilere, ağır hakaretlere uğradı; adeta basın yoluyla bir linç girişimine maruz kaldı.
Müftü Nuh Korkmaz’ın, Cuma sohbetinde “Kim zımmilere eziyet ederse bana eziyet eder” mealindeki Hadis-i Şerîf’i okumuş olmasını, vaazın muhtevasından ve bütünlüğünden kopararak, “Türklerin Ermenileri ve Hristiyanları öldürdüğünü dinî bir delile dayandırmak istemesi” şeklinde yorumlayan gazete, Yozgat Müftüsü Nuh Korkmaz’a ağır suçlamalarda ve hakaretlerde bulundu.
Sohbetlerinde sürekli insan sevgisini telkin eden, birlik-beraberlik tavsiyesinde bulunan Müftü, “Türklere iftira atmak, Orhan Pamuk’a özenmek, camide siyaset yapmak, camide ‘açılım’ gerçekleştirmek, provokasyon yapmak, makam mevki için zırvalar üretmek, tarihi yargılamak, Türk düşmanlığı yapmak” gibi ağır ifadelerle suçlandı.
“Yozgat Haber” gazetesi, Yozgat Müftüsü Nuh Korkmaz’ın, vaazında “Bu milletin beraber yaşadığı insanlara eziyet ettiğini” söylediğini iddia etti. Nuh Korkmaz ise, “İddia edilen ifadeleri kesinlikle kullanmadığım gibi Türk Milleti’ne karşı hakaret içeren hiçbir sözüm olmamıştır, olamaz da. Azınlıklarla ilgili de hiçbir konuşmam olmamış, vaazımda siyasî içerik taşıyan hiçbir tema da kullanılmamıştır” diyor.
“Yozgat Muhabir” adına, Sayın Korkmaz’ın 28 Ağustos tarihli Cuma vaazının notlarını temin ettim. Sohbette anlatılanları, İslâm tarihinden verilen örnekleri, kullanılan ifadeleri okudum. Sohbette, Yozgat Haber’in iddiasını doğrulayan en küçük bir temayül, en küçük bir niyet sapması, en küçük bir siyasî maksat gözükmüyor.
Müftü Nuh Korkmaz, “Dilin afetleri ve Hoşgörü” konulu sohbetinde, “Anadolu’nun İslâmlaşması ve Türkleşmesinde büyük emeği geçen Hoca Ahmet Yesevî’nin Anadolu’ya gönderdiği Mevlâna, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli gibi âbide şahsiyetlerin “dilin afetleri ve hoşgörü” ile ilgili sözlerini naklettikten sonra, Hz. Ali’nin Basra’ya Vali olarak gönderdiği Malik b. Eşter’e yazdığı mektuptan şu cümleyi aktarıyor: “İnsanlar dinde kardeşin, hilkatte bir eşin…” Sonra da, bu hoşgörü anlayışına Peygamber Efendimizin hayatından şöyle bir örnek veriyor:
“Bir savaşta müşrik çocukları ölüyor ve esirler alınıyor. Sahabelerden bazıları Peygamber Efendimizin üzülmesi üzerine “Bunlar müşrik çocuklarıdır, niçin üzülüyorsunuz?” diye soruyorlar. Peygamber Efendimiz de cevaben; “Bir zamanlar siz de müşrik çocukları idiniz” diye cevap veriyor.
Bazıları da ileri giderek müşriklere misilleme yapmak istiyorlar. Yani kulak, burun, göz kesmek istiyorlar. Bu olay üzerine Peygamber Efendimiz de “Kim ki bir zımmiye eziyet ederse, bana eziyet etmiş olur. (Bunlar bize emanettir. Müslüman’a yaptığımız muameleyi bunlara da yapacağız)” der.
Müftü Nuh Korkmaz, bu örneği naklettikten sonra, İslâm adına insan öldürenlerin, İslam’a ve bu millete zarar verdiğini ifade ediyor.
Anadolu’daki büyük zatların asırlar geçmesine rağmen neden hâlâ sevildiklerini anlattıktan sonra, o zatların engin hoşgörülerinin devam ettiğini ve bunları örnek almak gerektiğini ifade ederek vaazını tamamlıyor.
Sayın Nuh Korkmaz, yanlış bir söz mü söylemiş? Türkiye’de kendilerine “Hizbullah” adını verip, sözüm ona “din adına” vahşete ve katliamlara imza atan, “domuz bağı” işkenceleriyle gündeme gelen terör örgütünün, gerçekte nasıl bir “Hizbulvahşet” olduğunu bu millet çok iyi biliyor.
Benzer şekilde, “Hizbuttahrir” gibi, söylemlerinde ve yayınlarında dinî motifler kullanan ve insanların dinî duygularını istismar ederek taraftar toplamaya çalışan terör örgütü de, bu millet tarafından gayet iyi biliniyor. Üstelik, sözüm ona “din adına” şiddet uygulayan bu örgütün planlarının İsrail’de hazırlandığı da, daha kısa bir süre önce belgeleriyle birlikte ortaya çıkmış ve basında yer almıştı.
Sayın Nuh Korkmaz’ın işaret etmek istediği hususların bunlar olduğu, sohbet notları okunduğunda gayet rahatlıkla ve açık bir şekilde anlaşılıyor.
Yozgat Haber gazetesi ise, Sayın Korkmaz’ın, “Kim zımmilere eziyet ederse, bana eziyet eder” mealindeki Hadis-i Şerîf’i okumuş olmasını, akla ziyan bir mantıkla, “Türklerin Ermenileri ve Hristiyanları öldürdüğünü dinî bir delile dayandırmak istemesi” şeklinde yorumluyor. Buradan hareketle de, Yozgat Müftüsüne demediğini bırakmıyor…
Yozgat Haber gazetesi, kendi siyasî takıntılarından ve ‘açılım vehimleri’nden hareketle Yozgat Müftüsü’ne yönelttiği haksız suçlamalarından ve ağır hakaretlerinden dolayı, hem Müftünün kendisinden, hem de onu sevip bağrına basan Yozgat halkından özür dilemelidir.
Bir taraftan, PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’la sarmaş dolaş resimleri bulunan Ergenekon sanığı Yalçın Küçük’e övgüler dizip, diğer taraftan da Yozgat’ın millî-manevî değerlere saygılı Müftüsünü “bölücülük” yapmakla suçlamak, elbette Yozgat halkının da gözünden kaçmıyor.
Tabii, bir taraftan Yozgat Milletvekillerini Türk-Kürt diye tasnif edip, diğer taraftan bir din görevlisine “bölücü” damgası vurmaya çalışmak da…
Yozgat Haber’in Müftü Korkmaz’a yönelik yayınları
“Yozgat Haber” gazetesi, 31 Ağustos 2008 tarihli nüshasında, “Müftü ne amaçlıyor?” başlığıyla yayınladığı haberde, Yozgat İl Müftüsü Nuh Korkmaz’ın, merkezî sistemle yayınlanan cuma sohbetinde, “Bu milletin beraber yaşadığı insanlara eziyet ettiği”ni söylediğini iddia etti.
Müftü Nuh Korkmaz’ın, “Kim zımmilere eziyet ederse bana eziyet eder” mealindeki Hadis-i Şerîf’i de okuduğunu belirten gazete, Müftü Nuh Korkmaz’ın bu hadisle “Türklerin Ermenileri öldürdüğünü dinî bir delile dayandırdığını” ileri sürdü.
Gazete, bu iddiasından hareketle, Yozgat Müftüsü Nuh Korkmaz’a yönelik haksız suçlamalarda ve ağır hakaretlerde bulundu. Haberde, Müftü Nuh Korkmaz, “Türklere iftira atmak, Orhan Pamuk’a özenmek, camide ‘açılım’ gerçekleştirmek, provokasyon yapmak, makam mevki için zırvalar üretmek, tarihi yargılamak, Türk düşmanlığı yapmak” gibi ağır ifadelerle suçlandı.
Yozgat Haber’in sahibi Avukat Ruhi Bacanlı da, “Türk düşmanlığı camilere mi taşınıyor?” başlıklı köşeyazısında, Müftü Korkmaz’ı “Türk’ü hor görmek, tahkir ve tezyif etmek yolu ile Türk düşmanlığı yapmak”la suçladı. Bacanlı, iddiasından hareketle, “Türk’ün ayranını kabartmayın! Tahammülünü zorlamayın! Türk’ü hor görmeyi, aşağılamayı bırakın!” ifadelerini kullandı. Bacanlı, yazısında, “Sayın Yozgat Müftüsü ne demek istediğini Yozgatlı ile paylaşmalıdır” çağrısını da dile getirdi.
Yozgat Haber gazetesinde “Gökhan Doğan” imzasıyla yayınlanan “Nuh Korkmaz ve provokasyon” başlıklı köşeyazısında da, Müftü Korkmaz, “provokatif olayların içerisinde bulunmak”la suçlandı.
Yazıda, “Din adamları da cehaletten ve ihanetten nasiplerini almışlardır. Cehaletleriyle (…) ve örtülü ihanetleriyle toplumun zehirlenmesinde fevkalâde etkin rol oynamışlar / üstlenmişlerdir” ifadesi kullanıldı.
Yazıda, Müftü Korkmaz, “cami kürsüsünü birleştirmek / bütünleştirmek için değil, bölmek / ayrıştırmak için kullanmak”la suçlandı. Yazıda, “Cuma vaazında sarfettiği cümleleri hangi amaçla kullandığını hemen bu gün açığa kavuşturmalıdır. Aksi hâlde kendisini ‘provokatör’ ilân etmekten geri durmayacağım. Hatta daha da ileriye gidip ‘ham softa kaba yobaz’lıkla suçlayacağım (…) Bir müftü böyle bir sapkınlığa nasıl düşer anlayamıyorum” ifadelerine yer verildi.
Yazıda, Cuma sohbetinden dolayı Müftü Korkmaz hakkında kamuoyunda; “Kürt Açılımı bağlamında birilerinin gözüne girerek koltuk kapmak istiyor. / Kürtlük Bilinci depreşti. Bağımsızlık rüyasının gerçekleşeceği ümidiyle mücadelede kendisine yer açmak istiyor” şeklinde değerlendirmeler yapıldığı iddia edildi.