Yozgat’taki mahallî gazetelerde son 1 yıl içinde beyanatları, görüşleri, açıklamaları yayınlanan isimlere göz gezdirdiğinizde, bu kişilerin ağırlıklı olarak “kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri” olduklarını görürsünüz. Yozgat’ta son 1 yıl içinde düzenlenen kültürel faaliyetleri incelediğinizde de tablo değişmez. Sosyal faaliyetler de, büyük oranda resmî kurumların düzenledikleri resmî programlardan ibaret.
Bu durumda olan şehirlerin gelişmesi, kalkınması neredeyse imkânsızdır. Bir şehrin bütün sosyal ve kültürel hayatı, 3-5 kişinin söyledikleri, 3-5 kişinin yazıp çizdikleri ve 3-5 kişinin yaptıkları etrafında dönüp duruyorsa, o şehrin kalkınmasını beklemek hayaldir.

Zenginleşmek başka şeydir, gelişmek ve kalkınmak başka şey. Yozgat’ın sadece şehir dışında ve yurt dışında değil, Yozgat sınırları içinde de çok sayıda zengini vardır ama Yozgat ilkel görüntüsünden bir türlü sıyrılamamaktadır. Çünkü, gelişmek ve kalkınmak sadece ekonomik refah seviyesinin artması olarak algılanıyor.
Elbette ki, bir şehrin kültürel dokusunun zenginleşmesi, ekonomik zenginlikle de doğrudan irtibatlıdır. Fakat, zenginleşmek insanları seviyesizlikten, ilkellikten, bağnazlıktan, yobazlıktan alıkoymuyor, aksine onların bu niteliksizliklerini daha da derinleştiriyorsa, o zenginliğin o şehre hiçbir faydası olmaz.
Oysa zenginlik, insanların düşüncelerini olgunlaştırmalı, duygularını zenginleştirmeli, hassasiyetlerini, sorumluluklarını artırmalı, ufuklarını genişletmeli, estetik beğenilerini yükseltmeli.
Bir şehrin refah seviyesi yükseliyor ama insanlarının niteliğinde bir yükselme görülmüyorsa, o şehrin bilge adamları, aydınları, kanaat önderleri, sanatkârları ya yok demektir, ya da sorumluluklarının gereğini yerine getirmiyorlar, köşelerine çekilip sükûta gömülüyorlar demektir. Böyle bir şehrin kalkınması tek kelimeyle imkânsızdır.
Bugün itibariyle, Yozgat’ın ilk önce ihtiyacı olan şey para değil, nitelikli insan gücüdür. Bir şehrin insanlarına nitelik kazandıracak olanlarsa, o şehrin bilge adamları, kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşlarıdır.
Mahallî basın, işte bu sebeple çok önemlidir. Bu kadar önemli olduğu için de, üzerindeki uyuşukluktan, tembellikten, neme lâzımcılıktan, umursamazlıktan sıyrılmalıdır.

Bir şehirde, hep aynı kişiler, hep benzer şeyleri tekrarlayıp duruyorsa, onları dinleyen ve okuyan ahaliden hiçbir itiraz, hiçbir yeni ve ilâve talep yükselmiyorsa, hiçbir fikrî, siyasî, bediî, edebî gelişme sağlanamıyorsa, iktisadî gelişme nasıl sağlansın?..
Yozgat’ın bilge adamlara ihtiyacı var. Yozgat’ın yazarlara, çizerlere, kanaat önderlerine, fikir adamlarına, ilim adamlarına, sanatkârlara, sivil toplum kuruluşlarına, her alanda kaliteye ve tabii ki samimiyete, samimiyete, samimiyete ihtiyacı var…
Yozgat’ın, “nöörüyon” ile “nöörek” arasına sıkışmış, bundan ibaret kalmış ve heba edilmiş yıllara artık tahammülü yok, olmamalı. Beynimizi geliştirip, düşüncelerimizi zenginleştirdiğimizde, emin olunuz ki, Yozgat da gelişecek ve zenginleşecektir.