28 Ağustos 2009 Cuma

Sansürlenen başka haberler de oldu mu?

Haber - İnceleme / Sürur Öztürk

Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Hasan Acar’ın basın toplantısında söylediklerini Anadolu Ajansı’nın (AA) haberinden takib eden aboneler, haberi sansürlenmiş olarak okudular.

AA’nın haberinde, Prof. Acar’ın, Tıp Fakültesi Hastanesi’ne ve sağlık taramalarına dair söyledikleri kaydedilmiş; ancak, tıbbî cihaz alımı ihalesi ve Yeni Ufuk gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Muammer Karadeli hakkında söylediklerine yer verilmemişti.

Burada, inkâr edilemeyecek bir sansürle karşı karşıya olduğumuz son derece açık. Zira, Prof. Acar, “haber değeri” taşıyan ciddi bir iddiada bulunuyor:

Prof. Acar, Yeni Ufuk gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Muammer Karadeli’nin, Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi için tıbbî cihaz alımı ihalesiyle ilgili olarak, Rektör İnci Varinli aracılığıyla kendisine ‘hiç doğru olmayan tekliflerde bulunduğunu, kendisinin ise bu teklifleri reddettiğini’ iddia ediyor. Prof. Acar, ayrıca, “Bu ihale de iptal olur” başlıklı yazısı sebebiyle, Karadeli hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu duyuruyor.

Böyle bir iddia, açık bir şekilde “haber değeri” taşıdığına göre, bu kısmın AA’nın haberinde yer almaması, açık bir sansür değilse nedir?

Hiç şüphesiz, bu tavrın meslekî açıdan sorgulanması gerekiyor. Bu durum karşısında şu soruların sorulması kaçınılmaz hâle geliyor:

AA Yozgat muhabirinin, servise sunduğu bir haberin bir kısmını sansürleme hakkı ve yetkisi var mıdır? Bu açık sansür, meslek etiğine uygun mudur? AA muhabirinin, haberin o kısmını gizlemesinin sebebi nedir? AA muhabirinin daha önce sansür uyguladığı başka haberler de olmuş mudur? Bu örnek karşısında AA aboneleri, bundan sonra servise konacak olan haberlerin sansürlenmeyeceğinden ve haberlerin doğruluğundan nasıl emin olabilirler?

Konunun ikinci bir boyutu ise, Yozgat’ın mahallî gazetelerinin tavrı. Hadi AA muhabiri, Yeni Ufuk gazetesinin yönetimiyle olan şahsî yakınlığı sebebiyle, Prof. Acar’ın söylediklerini sansürledi veya kendisini sansürlemek zorunda hissetti diyelim... Peki, mahallî gazeteler neden Prof. Acar’ın o iddia ve açıklamasını yayınlamadılar? Prof. Acar’ın söylediklerini duymamış olmaları mümkün mü?

Mahallî gazeteler, şöyle bir gerekçe ileri sürebilirler:

“İstanbul’da oturup Yozgat hakkında ahkâm kesmek kolay!.. Biz burada her gün yüz yüze bakıyoruz. Her duyduğumuzu yazmak, mahallî şartlar bakımından her zaman mümkün ve uygun olmayabiliyor. Üstelik, Karadeli bizim hemşehrimiz, Prof. Acar ise yabancı…”

Bence, ileri sürülebilecek böyle bir gerekçe, haklı bir gerekçe olmaz. Çünkü, Prof. Acar’ın iddialarını yayınlamak, ‘bu iddia bütünüyle doğrudur’ anlamına gelmeyeceği gibi, Sayın Karadeli’ye cephe almak veya onu yıpratmaya çalışmak anlamına da gelmez. Ortada, duymazdan gelinemeyecek çapta ciddi bir iddia ve “haber değeri” taşıyan bir açıklama var. Bu iddia yayınlanır, Sayın Karadeli de gerekli açıklamayı yapar (veya açıklama yapması istenir). Yozgat kamuoyu da, bu açıklamaların ışığında bir kanaat sahibi olur. İşin hukukî tarafına ise yargı organları karar verir. Zira, Sayın Acar, Karadeli aleyhine savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı…

İhlas Haber Ajansı’nın (İHA) haberi de olmasa, Prof. Acar’ın Karadeli hakkındaki iddiasından ve suç duyurusundan büsbütün habersiz kalacaktık. İHA muhabirinin, Prof. Acar’ın iddiasını sansürlemeden yayınlamış olması, Karadeli’ye karşı bir husumeti olduğu anlamına mı gelir? Tabii ki hayır. O sadece görevini, yapması gerekeni yapmış durumda. İddiayı değerlendirmek, bir ajans muhabirinin sorumluluğunda değil ki. İddia, sahibini ve muhatabını bağlar, haberi yazan muhabiri değil…

Maksadım, ne AA muhabirini ve Yozgat basınını karalamak, ne de İHA ile AA’yı mukayese etmek… Yozgat Muhabir’in, Yozgat’ın her bakımdan gelişmesine katkı sağlamaya çalışmaktan başka hiçbir niyet ve maksadı olmadığı gibi, Sayın Karadeli’ye ve Yeni Ufuk gazetesine karşı herhangi bir husumeti de yoktur. Yozgat Muhabir, Sayın Karadeli açıklama yaptığında o açıklamaya da yer verecektir.

Fakat, Yozgat basını eğer, basından sansürün kaldırılışının yıldönümlerinde daha alnı açık olarak yazı ve haberler yayınlamak istiyorsa, önce kendisinin uyguladığı sansürden vazgeçmesi gerekir…

Sizce de öyle değil mi? Yanılıyorsam, lütfen nerede yanıldığımı söyleyiniz…