25 Mayıs 2009 Pazartesi

İl başkanı seçimini gazeteciler yapsaydı
bir aday üzerinde mutabakata varabilirler miydi?

Sürur Öztürk

Yazılarını her gün ilgiyle ve beğeniyle okuduğum Yozgat’taki gazetecilerden bir kısmı, gündemi bütünüyle işgal etmiş olan AK Parti İl Başkanı seçimi konusunda, siyasetçilere yönelik 2 temel suçlamada bulunuyorlar.

1- Yozgat Milletvekillerini, AK Parti İl Başkanlığı için aday adayı belirleme konusunda kendi aralarında mutabakata varamamakla;

2- İl Başkanlığı için siyasî kulislerde adı geçen kişileri de, aday adayı olduklarını resmen ilân etmemekle suçluyorlar.

Fakat, her iki konuda da mahallî basının kendi içerisinde bazı tutarsızlıklar sergilediği ve çelişkiye düştüğü görülüyor.

1- Siyasetçileri kendi aralarında bölünmekle, mutabakat sağlayamamakla suçlayan gazetecilerin büyük bir kısmı, kendi meslekî alanlarında neredeyse hiçbir konuda mutabakat sağlayamamış durumdalar. Birinin “ak” dediğine, diğeri “kara” diyor. Aralarında siyasî görüş ayrılıkları ve meslekî rekabet bulunan gazeteciler, mecbur kalmadıkça bir araya gelmiyorlar, istişarede bulunmuyorlar, sohbet etmiyorlar… Dolayısıyla da, neredeyse hiçbir konuda mutabakat sağlayamıyor, ortak karar alamıyorlar. Görüş ayrılıkları bazen sert kalem kavgalarına sebep oluyor…

Elbette, gazetecilerin her konuda ve bütünüyle birbirleri gibi düşünmeleri gerekmiyor. Hatta, gazetecilerin birbirlerinden farklı düşünmeleri de çoğu zaman okuyucular için bir avantajdır. Çünkü böylelikle okuyucular, gündemdeki konuları farklı açılardan görebilme imkânına kavuşurlar. Klasik tabiriyle “çok seslilik” sağlanmış olur…

Ne var ki, gazetecilerin asgarî müştereklerde bile mutabakat sağlayamadıkları görülüyor. Fakat, iş siyasetçilere gelince, milletvekillerini, kendi aralarında mutabakat sağlayamamak, ortak aday belirleyememek ve gruplaşmakla suçluyorlar.

2- İl Başkanlığı için kulislerde adı geçen kişileri, aday adayı olduklarını resmen ilân etmedikleri için suçlayan gazeteciler, büyük bir çelişkinin içine düştüklerini farketmiyorlar. Zira, adı geçen kişilere, resmen aday olmadıkları halde “aday” muamelesi yapan da kendileri.

O kadar ki, adaylıklarını resmen ilân etmemiş olan isimler hakkında anket bile düzenliyorlar. Yani, önce o kişileri gazetelerinde adeta aday ilân ediyor, sonra da “niye adaylığınızı resmen açıklamıyorsunuz?” diye sorarak eleştiride bulunuyorlar. Daha aday adayı olduklarını bile ilân etmemiş kişilere “aday” muamelesi yapıp sonra da hesap sormak bir çelişki değil mi?

Oysa, adaylık için kulislerde isimleri geçen kişilerin, resmen aday adayı olup olmayacaklarına karar verebilmek için; yeterince düşünme, istişarede bulunma, ölçme, biçme, tartma, ince eleyip sık dokuma, gelişmeleri değerlendirme ve kendileri için en uygun zamanı bekleme hakları olmalı.

Diğer taraftan, aday adayı olduğunu ilân etmiş bir kişiyi eleştirenlerin mutlaka kendilerinin de aday adayı olmaları da gerekmez. Öyle olsaydı, adaylar dışında hiç kimsenin siyasî eleştiri hakkı kalmazdı. Tabiî gazetecilerin de…

Ben, gazetecilerin kendilerini biraz da milletvekillerinin ve muhtemel aday adaylarının yerine koyarak düşünmelerinin daha sağlıklı olacağına inanıyorum. Hepimiz biliyoruz ki, siyaset ateşten gömlek… Bu konuda soru şu:

AK Parti İl Başkanlığı seçimini gazeteciler yapsaydı, acaba bir aday üzerinde mutabakata varabilirler miydi? Gazete sahipleri ve köşe yazarları bu amaçla bir araya gelebilirler miydi? Gelebilirlerse, bir kişinin adaylığı üzerinde mutabakat sağlayabilirler miydi? Bu konuda mutabakat sağlamak kolay değilse ve herkesin farklı görüşler taşıması normalse, o halde siyasetçileri de biraz anlayışla karşılamak gerekmez mi?

Maksadım, gazeteci ağabeylerimi ve kardeşlerimi karalamak ya da küçümsemek değil, kendilerini siyasetçilerin yerine koyarak düşünmelerine katkıda bulunmak…

Mahallî basın, her “eleştiri”yi bir “saldırı” gibi algılarsa, fikir planında hiçbir gelişme sağlayamayız… Münazara etmek başka şey, münakaşa etmek başka şey, öyle değil mi?