Emitt Fuarı’nın Yozgat standında “Boğazlıyan bakır
işleme sanatı” etiketiyle sergilenen bakırdan yapılmış dekoratif ev ve bahçe
eşyaları, hayli dikkatimi çekmişti. Bakırın kendine mahsus çekiciliğini
taşımalarının yanı sıra, zarif ve estetik ürünlerdi. ‘Yozgat’ın Boğazlıyan
ilçesinde bu kadar güzel mamüller imal edilir de, bunca yıldır nasıl haberimiz
olmaz?!’ diye geçirmiştim içimden.
Öyle tahmin ediyorum ki, sadece bizim gibi Yozgat’ı başka
şehirlerden takip edenler değil, bizzat Yozgat’ta yaşayan, ömrünü Yozgat’ta
geçiren hemşehrilerimizin büyük bir çoğunluğu da Boğazlıyan’da böyle bir
işletme olduğundan kısa süre öncesine kadar haberdar değillerdi. Zira internette
“Boğazlıyan bakır işlemeciliği” ifadesiyle arama yaptığınızda, Emitt Fuarı
Yozgat standına dair haberlerdeki o ‘bir cümle’den başka bir bilgiye
ulaşamıyorsunuz… Bu da gösteriyor ki, esasında ‘Boğazlıyan bakır işlemeciliği’
diye bir şey yok. Sadece, Boğazlıyan’da üretim yapıp, ürünlerini yurt dışına
ihrac eden bir işletme var. Bu yazıyı yazma ihtiyacı duymamın sebebi de bu
oldu. (Aksini iddia eden bir açıklama olursa, bundan sadece memnuniyet duyarım…)
Yani mesele şu: Pek çok Anadolu şehrinde olduğu gibi
vaktiyle Yozgat’ta da icra edilen el sanatları, toplumun topyekûn ihmali sonucu
yok olup gidiyor. Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesinde üretim yapan bir firmanın
varlığını da ilk kez 2013 yılında ürünleri Emitt Fuarı’nda sergilenince
öğreniyoruz!..
Güner Eksport ürünleri Yozgat standında |
1970’li yılların başında kurulmuş. Bakır, pirinç, ferforje,
kalay ve çinkodan yapılmış dekoratif ev ve bahçe ürünleri imal ediyor. Özgün
tasarımlar yaptığı gibi, müşterilerin kendi tasarımlarını da uygulayabiliyor.
Ürünler güzel mi güzel ama özelde Boğazlıyan’a, genelde de Yozgat’a mahsus
özellikler taşımıyor. Bu, ihracat odaklı faaliyet gösteren bir firmanın
kabahati sayılamaz. Kabahat, bu işletmeye Yozgat’a mahsus, Yozgat’ı temsil eden
ürünler imal etmesi teklifi götürmeyen yetkililerde, işadamlarında, sivil
toplum kuruluşlarında… Çünkü daha önce bizzat Yozgat’ın yöneticilerinin, mülkî
amirlerinin, ‘Yozgat’ı temsil eden hiçbir hediyelik eşya ürünümüz yok. Bunun
sıkıntısını çekiyoruz. Yozgat’a ziyarete gelenlerin beraberlerinde
götürebilecekleri sembolik hediyelik eşyalarımız yok’ şeklinde serzenişte
bulunduklarına şahit olmuştum…
“ESOB’un görevi şikâyet etmek mi çözüm üretmek mi?” başlıklı
yazımda, ‘çırak bulunamadığı için geleneksel zanaatların yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya olduğunu’ söyleyen Yozgat Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği
Başkanı Uğur Bektaş’a bu sebeple tepki göstermiş ve şikâyet etmek yerine çözüm
üretmekle sorumlu bir makamda bulunduğunu hatırlatmıştım…
Ne demek istediğimin daha iyi anlaşılması için, size somut
bir örnek vereyim.
Projeyi tanıtan kitap |
Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürü Erdinç Karaköse, kitabın
önsözünde, projenin amacını şöyle özetliyor:
“Bir yönüyle yok olmakla karşı karşıya bulunan geleneksel el sanatlarının korunması ve yaşatılmasını sağlamak, diğer yönüyle Marka Kent olma yolunda ilerleyen Manisa’nın turizm alanındaki en önemli eksikliği olan hediyelik eşya sektörünü oluşturmak.”
Görüldüğü üzere, tıpkı Yozgat gibi Manisa da aynı sıkıntıyı,
aynı boşluğu, aynı ihtiyacı hissetmiş ama arada ciddi bir fark var: Manisa,
geleneksel el sanatlarının yok olmasını engellemek ve hediyelik eşya ihtiyacını
karşılamak için şikâyet etmek yerine çözüm üretmeyi tercih etmiş…
Peki ne yapmışlar? Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü,
Zafer Kalkınma Ajansı, Manisa İl Özel İdaresi, Manisa Ticaret ve Sanayi Odası,
Manisa Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği, Manisa’yı ve Mesir’i Tanıtma ve
Turizm Derneği el ele vermişler; ayrıca Celal Bayar Üniversitesi’nden, Dumlupınar
Üniversitesi’nden, Dokuz Eylül Üniversitesi’nden, Kula Belediyesi’nden, Halk
Eğitim Müdürlüğü’nden, Kırsal Turizm Derneği’nden bilimsel araştırma ve
organizasyon boyutunda destek almışlar.
Erdinç Karaköse |
Önce araştırma ve arşiv çalışmaları yapmışlar. Üretim
yapabilecek 21 sanatçı tespit etmişler. Manisa Müzesi koleksiyonundan hediyelik
eşya tasarımında kullanılmak üzere 1014 fotoğraf çekip arşivlemişler. İl Halk Kütüphanesi,
El Yazması Kitaplar Seksiyonunda 30 tezhip, minyatür ve cilt kapağının da aynı
şekilde fotoğrafları çekilip arşivlenmiş. Manisa’nın köylerindeki el sanatları
ürünlerinden de iki ayrı bölgede 802 + 218 fotoğraf çekip arşivlemişler. Toplam
2064 fotoğraf…
Sonra, tasarım örneklerini hazırlayıp kataloglamışlar.
Sonraki aşamada da eğitim, üretim ve tanıtım aşamasına geçip projeyi hayata geçirmişler.
Emitt Yozgat standının panoramik fotoğrafı |
Çözüm üretme makamında olan kişiler, hiç utanmadan, ‘Yozgat’ın nesi var ki nesini tanıtalım?’ diyerek cehaletlerini sergilemekten başka bir faaliyet sergileyemiyorlar… ‘Yozgat’ın nesi var ki?’ diyenlere en kısa cevap şudur: Yozgat’ın nesi yok ki? Zengin bir kültürü, zengin bir folkloru var ama ne yazık ki sizde onu görme niyeti yok… Bu işler, törenlerde boy göstermekle, ünlü politikacılarla aynı kareye girip fotoğraflar çektirmekle olmuyor. Bu işler gerçekten sevda istiyor, ufuk istiyor, emek istiyor, sabır istiyor, kararlılık istiyor…
Hangi Yozgatlıyla konuşsam, ‘Yozgat, iki dağın arasına
sıkışıp kalmış, sahipsiz, makus talihini yenememiş bir şehirdir’ deyip
duruyor... Hep aynı nakarat… Hep
şikâyet, hep şikâyet… Kimse, ‘Acaba benim yapabileceğim ne olabilir? Ben kendi
adıma ne yapabilirsem onu yapayım’ diye düşünmüyor.
Şu da var ki, bu tür konular, birinci derecede sokaktaki sıradan vatandaşın sorumluluğunda değildir. Yozgat’ı yönetenlerin, siyasetçilerin, bürokratların, işadamlarının, sivil toplum kuruluşlarının sorumluluğundadır… Bir şehir, kendi dinamikleriyle kalkınmayı kafasına koymazsa, hiç kimse o şehre yardım etmez.
Artık arabaşının ötesine geçemezsek, inanın, bir şehir olarak topyekûn yok olup gideceğiz…
Şu da var ki, bu tür konular, birinci derecede sokaktaki sıradan vatandaşın sorumluluğunda değildir. Yozgat’ı yönetenlerin, siyasetçilerin, bürokratların, işadamlarının, sivil toplum kuruluşlarının sorumluluğundadır… Bir şehir, kendi dinamikleriyle kalkınmayı kafasına koymazsa, hiç kimse o şehre yardım etmez.
Artık arabaşının ötesine geçemezsek, inanın, bir şehir olarak topyekûn yok olup gideceğiz…
(sururozturk@gmail.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder