7 Eylül 2012 Cuma

O Kur’ân Meali gerçekten Mehmed Âkif’in mi?

Recep Şentürk-Mehmed Akif Ersoy-Murat Bardakçı-Ekmeleddin İhsanoğlu
İstiklâl Marşı şairi Mehmed Âkif Ersoy’un 1925 yılında yazmaya başladığı ancak 27 Mayıs darbesi sebebiyle tamamlama imkânı bulamadığı Kur’ân-ı Kerîm mealinin bir kısmı, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Medeniyetler İttifakı Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Recep Şentürk tarafından yayına hazırlandı.

Mehmed Akif tarafından, bugün İslâm İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri olarak görev yapan hemşehrimiz Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun dedesi Yozgatlı Müderris Mehmet İhsan Efendi’ye emanet edilen mealin,  Akif’in vasiyeti gereği, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun da aralarında bulunduğu 4 kişi tarafından yakılarak imha edildiği biliniyordu.

Tarihçi Murat Bardakçı, “Ekmeleddin Bey’e çok büyük vazife düşüyor” başlıklı yazısında, yayınlanan mealin gerçekten Mehmed Akif’in meali olup olmadığı konusunda açıklama yapmasını istedi.

Meal, basın toplantısıyla kamuoyuna tanıtıldı

Akademisyenler büyük ilgi gösterdi
Akif’in Kur’ân Meali, 5 Eylül’de Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nin Topkapı Yerleşkesinde düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna tanıtıldı.

Prof. Dr. Hayrettin Karaman
Prof. Dr. Recep Şentürk’ün kitabın öyküsüne ait konuşmasının ardından Prof. Dr. Hayrettin Karaman da meale dair fikirlerini paylaştı. Kitabı yayına hazırlayan Şentürk, toplantıda yaptığı konuşmada, “Bu tercüme kendi kendinin şahidi. Bu tercüme ancak Mehmet Akif tarafından yapılabilirdi” dedi. İslâm Hukuku Profesörü Karaman da, “Bundan sonra meal konusu konuşulurken ‘Akif’in mealinden önce mi, sonra mı?’ diye konuşulacak” dedi.

Bardakçı: Muammayı İhsanoğlu çözmeli

Murat Bardakçı
Tarihçi Murat Bardakçı ise, Haber Türk gazetesinde yayınlanan “Ekmeleddin Bey’e çok büyük vazife düşüyor” başlıklı yazısında, yayınlanan mealin gerçekten Mehmed Akif’in meali olup olmadığı konusunda açıklama yapmasını istedi. Bardakçı, şunları kaydetti:

Meşhur meâlin âkıbeti hakkında en doğru mâlûmata sahip olan tek kişi odur; ancak Ekmeleddin Bey şimdiye kadar meâlin her bahsinin geçişinde ve kendisine her soruluşunda müsveddenin Akif’in arzusuna uyularak imha edildiğini ve artık mevcut olmadığını söylemiştir. Dolayısı ile bu muammâyı tam olarak aydınlatma vazifesi artık sadece Ekmeleddin Bey’e düşüyor! Mesele de zaten işte burada: İhsan Efendi’nin bir talebesinin vefatından sonra evinde bulunan “teksir kâğıtlarına daktilo edilmiş” ve yayınlanmak üzere olan meâl hakikaten Âkif’e mi ait?

Tanıtımı yapılan meâlin Âkif’in kaleminden çıkmış olduğu konusunda salâhiyet sahibi isimlerin başında gelen Prof. Hayrettin Karaman ‘Bu meâli ancak Mehmed Âkif yapabilirdi. Bende hasıl olan kanaat buydu. Mihengi noktalarına bir baktım, Âkif tam 12’den vurmuş, 11.5’tan değil’ diyor.

Hayrettin Hoca’nın bu sözleri ‘Acaba?’ sorusuna her ne kadar cevap getiriyor ise de, bazı bilinmezler yine de aydınlanmayı bekliyor: Bulunan metin neden eski harflerle değil de, daktilo ile? Daktiloya çekilen metnin eski harflerle olan orijinalleri nerede? Ve en önemlisi, İhsan Efendi’nin çevresine dâhil olup da 1970’lere, hattâ 80’lere kadar hayatta bulunan neslin bu ‘daktiloya nakletme’ işinden neden hiç bahsetmedikleri... Ortaya çıkartıldığı söylenen meâlin yayınlanması, tercüme hakikaten Âkif’e ait ise, sadece üçte biri bile bulunmuş olsa yine de anlatılamayacak derecede önemli bir hizmettir. Ama bu metnin daha önce de şahit olunan ‘Abdülhamid’in Hatıra Defteri’ misâli yanıltıcı yayınlardan biri olmadığının ispatı için nüshalar arası macerasının da yayın sırasında iknâ edici şekilde belgeleri ile izahı şarttır. Tekrar söyleyeyim: Muammâyı aydınlatma vazifesi artık sadece Ekmeleddin Bey’e düşüyor...”

(Yozgat Muhabir)

Hiç yorum yok: