17 Mart 2011 Perşembe

‘Sarsıcı’ bir mektubun düşündürdükleri

Sürur Öztürk

Ankara’da öğrenim gören bir üniversite öğrencisi, memleketi Yozgat’ın bir köyünde çiftçilik yapan dedesini ziyaret ettikten sonra, Yozgat’taki çiftçilerin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıyı özetleyen bir mektup kaleme almış. Bu mektubu da, Zaman gazetesi köşe yazarı Ahmet Turan Alkan’a göndermiş.

Ahmet Turan Alkan, harikulâde bir duyarlılık örneği göstererek, mektubu köşesine taşıdı. Alkan, mektubu Zaman’daki köşesine taşıdıktan sonra, Bugün gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren de ilâve bilgiler vererek konuyu köşesinde ele aldı.

Konu, birkaç bakımdan büyük önem taşıyor.

Her şeyden önce, bu üniversite öğrencisi, Yozgat sivil toplum kuruluşlarının yapamadığını yaparak, Yozgat’taki çiftçilerin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıyı ulusal basına taşımayı başarmış oldu.

O Yozgatlı üniversite öğrencisinin mektubu sayesinde, sadece Yozgat’ın nüfusunun yüzde 77’sini teşkil eden Yozgat’taki çiftçilerin durumu değil, onların şahsında Türkiye’deki bütün çiftçilerin durumu, hükümetin ve bizzat Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dikkatine sunulmuş oldu.

Konunun önem arz eden diğer boyutlarına geçmeden önce, bu Yozgatlı üniversite öğrencisinin mektubunu okuyalım:

“Ankara’da okuyan bir üniversite öğrencisiyim. Geçen hafta memleketim Yozgat’a, dedemlerin yanına, köyüme gittim. Gördüm ki, durum gerçekten içler acısı.

Mart ayı gelmiş, tarlaya gübre atılacak, gübrenin tonu 900 liraya çıkmış. 2 ton gübre 3 sene önce toplam 800 lira iken bu yıl 1800 lira. Bahar gelmiş, tarlanın sürülmesi gerek, 100 dönüm için 700 liralık mazot lâzım. Diyelim kırdık-sardık bu meblağı karşıladık. 10 ay bekleyeceksiniz, ürün alınacak; elbette Allah bir âfet vermemiş ise.

Köylü, ürününü 5 yıl önceki fiyata ancak satabiliyor; kilo başına 30 ilâ 50 kuruş. Masrafı karşılamıyor. Son beş yıl içinde memura zam verildi, zengin daha da zenginleşiyor; gıda fiyatları neredeyse 5 yıl önceki seviyelerde ama esas emek sahibi çiftçi, kışın aç geziyor.

Geçen hafta bunlara şahit oldum ve ne acıdır ki, hükümet yine de zenginlerden oy alamıyor. Fakir ahali ise, hâlâ o saf düşüncesiyle desteğini esirgemiyor. Cebinde para olmasa, aç gezse de hâlâ desteğini sürdürüyor. Dediği şey şu, ‘Başka lider yok; ne yapalım!’ Fakir, hâlâ fakir. Şimdi ben Ankara’ya gidince zengini, Yozgat’a gidip emeğinin karşılığını alamayan köylüleri görünce, Rabbime ancak namazlarda içimi dökebiliyorum.

Eğer gelir dağılımında bir adaletsizlik varsa ‘Ya Rabbi, Tayyip Erdoğan’a bunun hesabını sor’ diye haykırıyorum. Elimden ancak bu geliyor. Çöken tarım politikalarını gazetemiz olarak elimizi vicdanımıza koyarak değerlendirmenizi istiyorum, hatta yalvarıyorum. Şunu da gördüm ki, her hükümet zenginin yanında, daima onların kârıyla övünüyor; ama durum şu: 7 oyumuz var, yine de Erdoğan’a vereceğiz ama bizi yine hayal kırıklığına uğratırsa, haram ederiz o 7 oyu...”

Zaman yazarı Ahmet Turan Alkan’ın köşesinde yayınlayarak gündeme taşıdığı mektup böyle…

Ahmet Turan Alkan, “Yüzde 60 hayâl mi?” başlıklı yazısında, “Hemen belirtmem gerekir ki, ifade edilen rakam ve fiyatların doğruluğu ve isabeti hakkında bilgi ve kanaatim yok. Bu mektubu neredeyse on yılı bulan iktidar süresine rağmen hükümeti desteklemeye kararlı kitlenin hâlet-i ruhiyesini aksettirdiğine inandığım için yayınlıyorum. Ben okudum, inşallah ilgililer de okurlar” diyerek değerlendiriyor.

Alkan, yazısının sonunda da şu notu düşüyor:

“Soru şu: Çiftçilerin yüzünü güldürse, gençlerin de başından askerliği kâbus haline getiren şu XIX. yüzyıl uygulamasını kaldırıverse % 60 hayâl midir? Bence değildir.”

Alkan’ın yayınladığı mektubu, Bugün gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren de köşesine taşıdı.

Taşgetiren, “AK Parti'nin büyük hatası” başlıklı yazısında “çok sarsıcı” olarak nitelendirdiği mektuptan hareketle, geniş çaplı bir değerlendirme yaptı.

“Acaba seçimlerde çiftçilerin tavrı ne olacak? Acaba AK Parti'nin seçim değerlendirmelerinde böyle bir soru üzerinde duruluyor mu?” diye soran Taşgetiren, “Eminim bu satırlar Tayyip Bey’i de etkileyecektir” temennisinde bulundu. Yazısının devamında da, çiftçilerin durumu hakkında kendisine nakledilenleri ve kendi değerlendirmelerini özetledi. Taşgetiren şunları yazdı:

“Salı günü, günübirliğine Ankara’ya gittim. Bir özel okulda, öğrencilere “Mehmet Akif’in Ahlâkı ve Karakteri” üzerine konuştum. Bu arada öğretmenlerle sohbet ettim. Bir öğretmen, “Benim ailem de çiftçi” diyerek tam da şu yukarıdaki mektuba yansıyan duyguları anlattı.

Sonra şu değerlendirmeyi yaptı:

“AK Parti'nin lider kadrosu çiftçilikten gelmiyor. Ama ticaret hayatını biliyor. Onun için olsa gerek, ticaret alanında ekonomiyi rahatlatan adımlar atıyorlar. Ama çiftçinin, hayvancılıkla uğraşan kesimlerin derdi yeterince hükümetin gündemine girmiyor.”

Ankaralı öğretmen şunu da söyledi:

“Tabii, AK Parti de siyaset yapıyor. Köy nüfusu azalıyor. Şehirlerde nüfus yoğunlaşması var. Şehir insanları, gıdayı ucuza almadığı zaman tepki gösterir. Gıdayı ucuzlatmak için de ithalat vs. yapılıyor, bu da yerli üreticinin masrafını karşılayacak bir fiyat bulamamasına yol açıyor.”

Bir süre önce, Ege illerinden birisinin AK Parti il başkanı ile görüşmüştüm. O da, çiftçilerin hükümete karşı tepkili olduğunu ifade etmişti.

Yine bir süre önce, Ege illerinden birisinin AK Partili milletvekili, bana çiftçinin ciddi sorunlar yaşadığını anlatmıştı.

Yani işin gerçeği, ciddi bir çiftçi memnuniyetsizliği var.

Bu gerçeği bir de TÜİK raporlarıyla medyaya yansıyan, “8 yıl içinde en yüksek ve en düşük gelirliler arasındaki fark 8.5 misline çıktı, zenginler daha zengin, fakirler daha fakir oldu” haberleriyle birleştirdiğinizde, adeta AK Parti’nin kendisine belirlediği misyonla ters orantılı bir sonuç çıkıyor.

Üniversiteli genç ne diyor:

-Hükümet yine de zenginlerden oy alamıyor. Fakir ahali ise hâlâ o saf düşüncesiyle desteğini esirgemiyor. Cebinde para olmasa, aç gezse de hâlâ desteğini sürdürüyor. Dediği şey şu, ‘Başka lider yok; ne yapalım!’

Tayyip Erdoğan’ın amacının zengini daha zengin yapmak, fakiri daha fakirleştirmek olmadığından adım kadar eminim.

-Hele zenginle fakir arasındaki uçurumun büyümesi gibi bir hedefi bulunmayacağına inanırım.

-Ayrıca, fakir kesimlerin durumunun iyileşmesi gibi bir derdi olduğunu da düşünürüm.

Ama gel gör ki, hükümetin bütün sosyal yardım politikalarına rağmen, durum ortada: En varlıklı ile en yoksul arasındaki uçurum büyüyor.

Niye? Çünkü sistem öyle.

Bir gün, şimdi Merkez Bankası’nda görevli bir ekonomist, MÜSİAD’da şunları söylemişti:

“İktidara geldiğinizde önünüzde bir ekonomik sistem buluyorsunuz. İlke olarak ona karşısınız. O sistemin büyük adaletsizlikler ve soygunlar doğurduğuna inanmaktasınız. Ama acil durum sebebiyle onu uygulamak ve ‘Bir gün gelir değiştiririz’ diye düşünmek durumundasınız. Ama o bir gün gelmez, değiştirmeyi düşündüğünüz zaman, sistemin elinizi kolunuzu bağladığını görürsünüz.”

Çiftçilerin büyük zorluk yaşadığı muhakkak. İşçi dünyasında ciddi sıkıntılar olduğu muhakkak. Eğitimli işsizlik alanının, büyük sancı doğurduğu muhakkak. Ana muhalefetin, bu alanlardaki sancılardan politika ürettiği de açık.

AK Parti, bu alanlar için seçimler sonrasında devreye sokmak üzere özel bir çalışma yapmaz ve seçmen önüne öyle çıkmazsa, verilen oyların önce ‘kerhen’e doğru yönelmesi, sonra da küskünlüğe doğru seyretmesi kaçınılmaz.

Zaman yazarı Ahmet Turan Alkan ile Bugün yazarı Ahmet Taşgetiren’in, Yozgatlı çiftçilerin durumu üzerinden hükümete yaptıkları uyarılar böyle.

Bu konuyu Yozgat özelinde tartışmalıyız. Meseleyi, siyasî ya da ideolojik bir at gözlüğü takmadan, seçim malzemesi hâline getirmeden, ama seçimin yaklaşmasından da istifade ederek, siyasîlerin ve milletvekili olmaya hazırlananların dikkatine sunarak tartışmalıyız, tartışacağız…

(surur-ozturk@hotmail.com)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Başbakan siyaseti çok iyi biliyor. Umut fakirin ekmeği demiş atalar. Sürekli umut içinde beklerken açlığını unutur. Fakiri dövmektense üstünü yırtmak evladır. Karnı doydumu kazan kaldırır. diyen ataları rahmetle anmamak ne mümkün