Saatçi dede İhsan Gülay’ın 80 yıl önce Yozgat’ta temellerini attığı Gülaylar Group’un üçüncü kuşak patronu İlhan Gülay, 30 ülkeye yaptığı ihracatın ardından Dubai, Katar, Romanya ve Yunanistan’da mağaza açmaya hazırlanıyor
Star gazetesi yazarı Fulya Erdem, Gülaylar’ın hikâyesini köşesine taşıdı. “Saatçi dedenin adını altın harflerle yazdılar” başlıklı yazıda, Gülaylar ile yapılan röportaja yer verildi. İşte o röportaj:
30 ülkeye ihracat yapan Gülaylar; Balkanlar, Dubai ve Katar’da mağaza açıyor
Saatçi dede İhsan Gülay’ın 80 yıl önce Yozgat’ta temellerini attığı Gülaylar Group’un üçüncü kuşak patronu İlhan Gülay, 30 ülkeye yaptığı ihracatın ardından Dubai, Katar, Romanya ve Yunanistan’da mağaza açmaya hazırlanıyor
Yozgat eşrafından Gülaylar’ın hikâyesi, ilk kuşaktan kurucuları büyükbaba İhsan Gülay’ın saat tamirciliğiyle başlıyor. İkinci kuşak Mehmet Gülay, büyüyüp de babasına yardım etme yaşına geldiğinde de baba-oğul birlikte çalışmaya başlıyor. O yıllarda saat işinin yanında bir de dönemin ihtiyacı olduğunu tespit ettikleri sarrafiye işine giriyorlar. Mal almaya büyük şehre geldiğinde saatin yanında ‘ne satarım’ demeye başlayan Mehmet Gülay, altın işini de öngörüyor. 1928 yılında mücevherat markası olarak başlayan yolculuk bugün turizm, inşaat ve gayrimenkul geliştirme işlerine yapılan yatırımlarla devam ediyor. Elegance Hotels International Marmaris’i ve City’s’i de bünyesinde bulunduran Gülaylar’ın hikâyesini, hedeflerini, ekonomiyi ve gündemi üçüncü kuşak patron İlhan Gülay ile konuştuk.
• Kuyumculuk denince akla gelen birkaç markadan birisiniz. Hikâyenizi anlatır mısınız?
Bundan 80 yıl önce dedemiz İhsan Gülay, saat tamirciliği yaptığı Yozgat’ta markamızın temellerini atıyor. Babamız Mehmet Bey, sarrafiye işine altını da ekleyerek işleri büyütüyor. Perakendecilikte büyüdükten sonra 1973 yılında İstanbul’da Kapalıçarşı’ya gelerek ve birçok kuyumcuya ürün satarak toptancılığa başlıyor. İlk mağaza Ankara’da bir süre sonra da 1970’te İstanbul’da Kapalıçarşı’da açılır. 10 metrekarelik dükkânda iyi işler yapılır.
İşler iyi gitmeye başlayınca işi entegre üretime kadar götüren markadan, Anadolu esnafı ürün almaya başlar. İşler zamanla katlanarak büyür. Şimdi ise Gülaylar, müşterinin istediği ürünü tasarlayıp üretiyor.
• Bu macerada siz ne zaman sahneye çıktınız?
Yaz tatillerinde babama yardım ederken bu işleri öğrendim. Çıraklık yaptım. Ürün parlatma, vitrin dizme, temizlik işleri yaparak başladım. Sonra da bayrağı daha ileriye götürmek için projeler ürettik. 25 yıldır bu işin içindeyim. Bu süreçte toptan, perakende ve ihracatı bünyesinde bulunduran entegre tesis özelliği taşıyan ilk firma haline geldik.
• Takı, mücevher tasarımı denince ilk önce akla İtalya geliyor. Türkiye’nin şansı nedir?
Son yıllarda tasarıma verilen ağırlık ve işin eğitimi yanında verilen önem artmaya başlayınca elbette yurt dışında da Türk mücevherat sektörü göz doldurur oldu. Tasarım teknikleri gelişti. Bu da ürüne doğrudan yansıdı. Daha önce gidilmeyen pazarlara gidildi. Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika, Uzakdoğu ve Ortadoğu pazarları hızlı gelişti. Çok değil birkaç yıl öncesine kadar, en çok rekabet ettiğimiz ülke olan İtalya, 5 milyar dolar ihracat yaparken, Türkiye 1 milyar dolar seviyesinde ürün veriyordu. Günümüzde ise Türk ürünlerinin tasarım ve kalitedeki çalışmalarıyla bu rakam neredeyse yakalanmış durumda. Biz marka yatırımı yapan çok az şirketten biriyiz. Bu çalışmalar Türk mücevherat sektörünü dünya çapında bir noktaya getirdi.
• Sizi diğer rakiplerden ayıran nedir?
İlk çok katlı toptan satış merkezini biz hayata geçirdik. 2 bin metrekarelik en büyük yatırımı yaptık Nuruosmaniye’de. İlk reklam çalışmalarını yaptık. Özel günler için proje üreten ilk firmayız. AVM’lerde en çok mağazası olan firmayız. Kişiye özel tasarım yapan biziz. Toptan pırlanta işini başlatan, kuyumculukta en büyük ihracatı yapan marka biziz. 15 yıldır 300 milyor dolar ihracatımız var. 15 yılda 30 tondan fazla altın, 100 milyon dolardan fazla da pırlanta satışı yaptık. Türkiye’ye en çok mücevher tasarımı ithal eden markayız. Şu ana kadar 70’in üzerinde koleksiyon tasarımımız var. Her yıl 7-8 koleksiyon da ilave oluyor buna.
• Sektördeki yeriniz...
Sektörde ilk sırada olduğumuzu söyleyebilirim. 45 mağaza ve 3 bin satış noktasıyla faaliyet sürdürüyoruz. Grubumuza fayda sağlayacak, rakamsal geri dönüşü olan işlere giriyoruz.
• Krizi nasıl geçirdiniz?
Krizleri daha kolay atlatıyoruz. Ancak bu kriz tabi ki bizi de etkilerdi. Satışlar yüzde 30 düştü. Kriz 2008 sonunda başladı. 2009 yılı kayıp yıl oldu bizim için. Türkiye ekonomisi daha rahat atlattı bu günleri. Hükümetin söylediklerine bu anlamda katılıyoruz. Batan ülkeler var, ağır darbe alanlar var. Biz ucuz atlattık.
• Peki ihracat...
30 ülkede ihracat yapıyoruz. Yunanistan, İspanya, Fransa, İngiltere, İtalya başta olmak üzere tüm Avrupa ülkelerine çalışıyoruz. Uzakdoğu’da Japonya’ya satıyoruz. Ortadoğu’da varız. 22 milyon dolarlık bir ihracatımız var. Avrupa’da 9 ayardan başlayan daha sade ürünler satıyoruz. Ortadoğu pazarı 18-21 ayar ve daha ağır ürünleri tercih ediyor. ABD’de satış ofisimiz var. Franchise isteyenler var komşu ülkelerden.
2011 ikinci yarısından itibaren yurtdışından itibaren mağazalşama başlayacak. Yakın coğrafyadan başlayacağız. Özellikle Dubai’ye sıcak bakıyoruz. Katar, Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan’da olabiliriz. Ortadoğu’da bizim tasarımlarımız daha çok beğeniliyor. İtalyan pazarını böldük. 2015’e kadar yurt içinde 150 mağazaya çıkacağız, yurtdışında da 25 mağaza düşünüyoruz.
Lüks tüketime özel marka Sultan’s
Bu yıldan itibaren adını duyuracak olan Sultan’s yurtdışı odaklı bir marka. 2011’de 5 mağazaya ulaşması planlanan Sultan’s 2015’e kadar da 20 mağazalı zincir olacak. Gülaylar’dan farkı 20-40 yaş arasına hitap eden butik ürünlerin markası olması.
Mücevherde sahte indirimlere dikkat!
Önce bindirim yapıp sonra indirim yapan firmalar da var sektörde. Bilinçli müşteri bunu anlıyor ama yine de aradaki fiyat farkını göreceği bazı noktalara bakmalı. Mesela taşın kıratı, altının gramı hemen sorulabilecek sorulardan olmalı. Müşteri dikkatli davranmalı. Gerçek fiyattan indirim yapanları seçmeli. Markalı ürünlerin damgasını taklit edip kendi ürününe basıp satan firmalar da var. Tüketici ürünün sertifikasına bakmalı ve logolu mağazalara gitmey itercih etmeli. Bu, müşteriler için bir güvence, tedbir olabilir.
‘Amerikan village’ tarzı AVM’ler yolda
Yaptığımız Nişantaşı City’s Alışveriş Merkezi gibi üzerinde çalıştığımız projelerimiz var. ‘Outlet village’ projesi düşünüyoruz. 2011’in ikinci yarısından itibaren hayata geçireceğiz. Müstakil binalarda yer alacak bir konsept. Köy gibi düşünebilirsiniz. ABD’de olan yeni bir tarz bu. Sosyal alan ve aktivitelerin ağırlıklı olduğu bir çalışma. 300 dönüm arazi üzerinde kuracağız 250 bin metrekare inşaat alanı yer alacak.
‘Tek taşımı kendim aldım’ sloganı gerçekmiş
Altın bir yatırım aracı. Pırlanta böyle görülmedi. Ancak son yıllarda hem firmalar pırlantayı geri alırken politikalarını değiştirdiler, hem de hanımlar takılarını pırlanta ile zenginleştirmek istediler. Bu nedenle pırlanta satışları arttı. Artık her bütçeye göre pırlanta var. Pırlanta satışlarında Özel Tüketim Vergisi sıkıntı yaşatıyor. İthalatta firmaların ödediği bu bedel üretim sonrası doğrudan tüketiciye yansıyor. Bu verginin yüksekliği ürünün bedelini de yukarıya çekiyor. Ayrıca yabancı rakiplerle mücadelede Türk mücevherat sektörünün elini zayıflatan bu uygulama ülkemizde hâlâ tartışılıyor.
(Kaynak: stargazete.com)
1 yorum:
Yozgat'a ne faydası var ki bu adamların?
Yorum Gönder