19 Ekim 2010 Salı

Din dersi öğretmenimiz, Uğur Bektaş’ın
yüzünden beni tam 40 dakika dövmüştü

Yozgat Lisesi mezunlarının sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta açtıkları web sayfaları, yıllar öncesinin mezunlarını bile internet ortamında bir araya getirirken, pek çok okul hatırasının da yeniden canlanmasına sebep oluyor.

Facebook’ta “Yozgat Lisesi” adıyla yayınlanan sitenin “Eski mezun resimleri” başlıklı fotoğraf albümünde nostaljik fotoğraflar yer alıyor. Bu albümde yer alan ve 1977 yılının Mayıs ayında çekildiği kaydedilen bir fotoğraf kadar, o fotoğraf hakkında gönderilen bir not da dikkat çekiyor. Siyah beyaz fotoğraf hakkında Ferhat Erdem tarafından gönderilen notta şöyle yazıyor:

“Salih Beyin tam arkasındaki sanırım din dersi öğretmenimizdi ve beni Uğur Bektaş’ın yüzünden tam 40 dakika dövmüştü.”

43 yıl önceki mezunun dilinden Yozgat Lisesi

Facebook’ta “Yozgat Lisesi Mezunları” adıyla oluşturulan grubun sayfalarında ise, eski öğrencileri yıllar öncesine götüren nostaljik fotoğrafların yanı sıra, eski mezunların 2010 yılında Yozgat Lisesi’ni ziyaretlerine dair fotoğraflar da yer alıyor.

Grubun Facebook sayfasında, Yozgat Lisesi’nin yıllar önceki durumu hakkında eski mezunların gönderdikleri bazı notlar da yer alıyor.

Yozgat Lisesi’nden 1967 yılında, yani bundan 43 yıl önce mezun olmuş olan ‘Mehmet Koçyiğit’ isimli grup üyesi, Yozgat Lisesi hakkında şunları kaydediyor:

“Merhaba,
Okuyanlara selâm olsun...

1967 mezunuyum, okula başladığım yıllarda Yozgat Lisesi, Sivas ile Ankara arasında tek lise idi. Hiç bir bağlı ilçede lise yoktu. Buna ek olarak, çevre illerden de öğrenciler gelirlerdi. Okul düzeyi, son derece yüksekti. Ankara’da kadro bulamayan öğretmenlerin Ankara’dan sonraki yeğlemlerinin ilk başlarında Yozgat Lisesi gelmekteydi. Bütün öğretmenlerimiz 4 yıllık fakülte mezunuydu. 40, 50 ve hatta 60 yaşlarında son derece deneyimli öğretmenlerimiz vardı.

Okul son derecede disiplinli idi. Söz gelimi sabah dersler 07.00’de başlardı. Eğer 07.00’de okul dış kapısından bahçeden içeri girememişseniz, orada kala kalırdınız. Demir kapı tam 07.00’de kapanırdı. Taa ki, ilk ders bitene değin. Niye? Geç gelinip de dersler bölünmesin diye...

Hem sabah hem de öğleden sonra derslerimiz vardı. Yozgat’taki denk sayılan diğer okullarla asla kıyas olunamazdı. Ufuk çok ilerideydi. Okula giren her kişi değil, bazı seçkin kişiler mezun olabilirlerdi. Mesela, Lise 1’deyken sınıf 51 kişi iken, 15 kişi 2’ye geçebilmiştik. Tabi 2’ye vardığımızda 36 kişi bizi beklemekteydi.

Sınıfta kalanlar diğer meslek okullarına gitmeye bakarlardı. Okul bu nedenle, biraz çekinilerek anılırdı. Hem saygıdan hem de korkudan... Okulu başarıp de mezun olamayanlarla bazı gelişmemişler okula bir yafta yakıştırmışlardı. Tarihe kayıt düşürmek amacıyla ve fakat, özür dileyerek ve üzülerek yazmaktayım ki, bu ad çok sevimsizdi, duvarların renginden de esinlenerek ‘sarı kilise’ gibi abuk sabuk bir şeydi.

Liseden mezun olanlar o kadar başarılıydı ki, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni, liseden aynı sınıftan 4 kişi kazanmıştık.

Bir eleştiride bulunacağım izninizle: Ben köyde dünyaya gelmiş bir köylü çocuğuydum ve okumak istemekteydim. Gerek Akdağmadeni’nde gerekse de Yozgat’ta yerli öğretmenler yerli ailelerin çocuklarına daha hoşgörülüydüler. Bu tavır, o arkadaşların ilerideki başarılarını bir nebze de olsa yavaşlatmıştır, diye düşünmekteyim.

Kız oğlan arkadaşlığı, flört, bizim aşina olmadığımız bir şeydi. Ve aşklar hep Eflatunca (platonik) idi. Totem lakabında bir müdürümüz vardı ki, eğitimciliği Türkiye çapında maruftu. Son derece disiplinli idi. Çayhane / kahvehane yasaktı. Öğretmenler ve hatta müdür tarafından bile kahvehaneden kovalanabilirdiniz.

Hem siyasal hem hukuk ve hem de devlet dil okulu mezunuyum. Okuma sevgisi bize lisede verildi. Sadece edebiyattaki klasikleri değil, felsefede de klasik olmuş eserler, devrin siyasetinin elverdiği kadarıyla okutulurdu. Okul kütüphanesinde yok yoktu. Şimdiki Lise Caddesi üzerinde cami yapılmış olan yerde İl Halk Kütüphanesi vardı. Orası ikinci okulumuz sayılırdı. Orada okumadığımız roman kalmamıştır.

Sonucun sonucu, çok güzel bir okuldu, Yozgat Lisesi. Hepimizin minnet ve şükranla andığı ulu bir eğitim kurumuydu. Mezun olanlar birbirlerini Yozgat dışında tutarlardı, desteklerlerdi. Okulumuz, sevgi ve saygı başta olmak üzere, her türlü takdirin üstündeydi. Halen de kalbimizde yaşamaktadır.

Dünya durdukça sen de dur ey Yozgat Lisesi!!!
Ne mutlu bana ki, Yozgat Lisesi’nden mezun olmuşum…”

(Yozgat Muhabir)

Hiç yorum yok: