Yorum – Sürur Öztürk
Göletin kıyısında 1 tane polis, veya 1 tane sivil savunma görevlisi, ya da 1 tane zabıta memuru görevlendirilmiş olsaydı, belki de o çocuklar bugün şen şakrak kahkahalar atmaya, çocukluklarını yaşamaya devam ediyor olacaklardı… Bunu yapmak çok mu zordu? Alınabilecek hiçbir tedbir yok muydu?
Abdülkerim ile Mehmet gölette boğulmadan önce Yozgat basınında yer alan haberlere rağmen, hiç tedbir almadınız, hiç umursamadınız! Şimdi hiç mi vicdanınız sızlamıyor?
Önceki gün, yüzme bilmeyen 12 yaşında 2 çocuk, Kirazlı Göleti’nde boğuldu. Çocukların cesetleri, Ankara’dan gelen dalgıç ekibi tarafından gece saat 03.00 sıralarında bulundu ve dün toprağa verildi.
Çocuktular ve yüzmek istiyorlardı; ama şehirde yüzebilecekleri bir yüzme havuzu yoktu. Yüzmeyi de bilmiyorlardı. Can simidini nereden bulacaklardı? Pratik zekâlarıyla, içi hava dolu pet şişeleri bellerine bağlayarak kendilerince can simidi yapmışlardı kendilerine. Ancak, nasıl olduysa oldu, pet şişeler onları su yüzünde tutmaya yetmedi ve 12 yaşında 2 çocuk, Kirazlı Göleti’nde can verdi.
Adeta, önceden haber vererek gelen bir ölümdü bu. Çünkü, çocukların Kirazlı Göleti’nde yüzdüklerine dair haberler, gazeteci arkadaşlarımız tarafından yetkililerin dikkatine sunulmuş, bu haberler Yozgat basınında yer almıştı. Yozgat Muhabir’de de, 17 Ağustos’ta Çocuklar yüzme havuzu istiyor başlıklı bir köşe yazısı yayınlamıştık da, hiçbir yetkili oralı bile olmamıştı.
… Ve korkulan oldu, 2 küçük evlâdımız, Kirazlı Göleti’nde can verdi.
Evet, orada yüzmek yasaktı ama onlar çocuktular. Henüz reşit değildiler; büluğ çağına bile gelmemişlerdi, henüz akıl bâliğ olmamışlardı. Hayatta kalmaları için, yetişkinlerin, yetkililerin, sorumluların tedbir almaları gerekirdi.
Yozgat basınında yer alan o haberler üzerine, Valiliğin ve Belediye Başkanlığı’nın aynı gün seferber olup tedbir almaları gerekmez miydi? Valilik açısından “İnsan odaklı yönetim” bunu gerektirmiyor muydu? Belediye açısından “Sosyal Belediyecilik” bunu gerektirmiyor muydu?..
Göletin kıyısında 1 tane polis, veya 1 tane sivil savunma görevlisi, ya da 1 tane zabıta memuru görevlendirilmiş olsaydı, belki de o çocuklar bugün şen şakrak kahkahalar atmaya, çocukluklarını yaşamaya devam ediyor olacaklardı… Üstelik, o görevliler orada aylarca bekleyecek de değillerdi. Yaz sıcaklarının sona ermesine, serin Sonbahar rüzgârlarının esmeye başlamasına kaç gün kaldı ki şurada?... Bunu yapmak çok mu zordu? Alınabilecek hiçbir tedbir yok muydu?
Siz mahallî basında yer alan bu tür haber ve yorumların, can sıkıntısından dolayı, laf olsun torba dolsun diye yazıldığını mı zannediyorsunuz? Ulusal basın yazsa etekleriniz tutuşur, hemen harekete geçerdiniz; ama mahallî basın yazınca umurunuzda bile olmuyor. Ya sonra? 2 küçük evlâdımız gölette can veriyor ve siz cenaze törenine katılmakla, sorumluluğunuzu yerine getirdiğinizi düşünüyor ya da öyle bir görüntü veriyorsunuz…
Suçlusunuz! Hiç tedbir almadınız! Umursamadınız!
Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanım, siz de bilirsiniz ki, evlât acısı çok büyük bir acıdır. Aradan yıllar geçse de, içten içe kanayan bir yara olarak kalır. Elbette anne ve babaların da dikkatli olmaları, sorumlu davranmaları, çocuklarını uyarmaları gerekirdi… Fakat, anne babaların, dışarıdaki çocuklarını günün her saatinde kontrol altında tutmaları her zaman mümkün olmuyor işte… Ama siz, şehrin en yüksek mülkî âmirleri olarak, tedbir alabilirdiniz.
Suçlusunuz! Hiç tedbir almadınız! Umursamadınız!
Herhalde 2 çocuk gölette can verdikten sonra, bugünden itibaren göletlerin çevresinde tedbir alırsınız…
Artık, şu yoksul şehrin yoksul ve masum çocukları için, ücretsiz faydalanabilecekleri bir yüzme havuzu yaptırsanız… Başka Abdulkerimler, başka Mehmetler ölmesin diye…
Çocuklarımızın hayatı, onların ihtiyaçları ve talepleri bu kadar yabana atılmamalı… Göletlerde tedbir alınması için, Abdülkerim ile Mehmet’in ölmesi mi gerekiyordu?
Suçlusunuz! Hiç tedbir almadınız! Umursamadınız!
Ayrıca, her boğulma vakasından sonra, vatandaşlarımızın cesetlerini aramak için Ankara’dan dalgıç çağırmak zorunda kalışımız, artık sizce de ayıp olmuyor mu? Yozgat Valiliği, 2 dalgıç yetiştiremiyor ya da yetişmiş 2 dalgıcı istihdam edemiyor mu?
Bu tür sözlerimizi, Avrupa’dan devşirilmiş, popülist liberal nutuklar zannetmeyiniz! Size hatırlatmak haddimize değil ama bizler, yaralı kuşların tedavisi için vakıflar kurmuş muhteşem bir medeniyetin mensuplarıyız….
Millî şairimiz Mehmed Âkif Ersoy,
“Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu,
Gelir de adl-i İlahî, sorar Ömer’den onu!..”
(Dicle nehrinin kıyısında bir kurt bir koyuna saldırıp yese, ilahî adalet, onun hesabını Hz. Ömer’den sorar…) diyerek, devletin vatandaşına karşı sorumluluğunu hatırlatır bize…
(surur-ozturk@hotmail.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder