Bozdağ ve Çelik, İhsanoğlu'na ağır eleştiriler yönelttiler |
İİT Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu da, suçlamalar karşısında NTV ve Habertürk televizyonlarında yaptığı açıklamaların ardından, bu kanallarda söylediklerini yazılı bir metinle de kamuoyunun dikkatine sundu. İhsanoğlu, 57 üyesi olan İİT’nin sadece Genel Sekreterlik’ten ibaret olmadığını belirterek, İİT’nin tavrının, üye devletlerin ortaklaşa belirledikleri politikaların sonucu olarak ortaya çıktığına dikkat çekti. Daha önceki teşebbüslerini de hatırlatan İhsanoğlu, “Bütün bu olaylar ve açıklamalar ele alınmadan insanlar bizi nasıl böyle eleştirebilirler ve kolay hüküm verebilirler, ona şaşırıyorum” dedi.
Eleştiri süreci
Geçmişte “Medya patronu Aydın Doğan’ın cumhurbaşkanı adayı olduğu” iddialarıyla eleştirilerin hedefi hâline gelen İslâm İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, bugünlerde de Mısır’daki askerî darbeye ve darbe yönetiminin sivil halka uyguladığı katliama tepki göstermemekle suçlanıyor.
Bu konuda ilk siyasî eleştiriyi, İhsanoğlu’nun hemşehrisi, Başbakan Yardımcısı ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ telaffuz etti.
Bozdağ, ilk tepkisini, Sudan Din İşleri ve Evkaf Bakanı Fatih Tacussir Abdullah ve beraberindeki heyetle Başbakanlık Merkez Bina’daki görüşme öncesinde, muhabirlerin gündeme dair sorularını cevaplarken dile getirdi.
Bozdağ, aralarında İİT’nin de bulunduğu bazı devletlerin ve uluslar arası kurumların isimlerini sıralayarak, bu kurumları Mısır’da yaşananlara tepki göstermemekle suçladı. Bozdağ, “Nerede İslâm İşbirliği Teşkilatı?” diye sordu.
Bozdağ, TV 24’te yayınlanan “Ankara Masası” programında, eleştirisinin dozunu daha da artırdı ve şunları söyledi:
Bozdağ: Ben olsam istifa ederdim
“Şimdi İslâm İşbirliği Teşkilatı var. Genel Sekreteri de bir Türk. Bizim hemşehrimiz. Allah aşkına, İslâm İşbirliği Teşkilatı, adı üstünde; İslâm, İslâm… Kralların çıkarlarının teşkilatı değil, İslâm İşbirliği Teşkilatı. Yaptığı açıklamaya bakın… Bir açıklama yapıyor mu? Ben şahsen İslâm İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri olsam, çıkardım, dünyaya derdim ki, ‘Bu zulüm karşısında İslâm ülkelerini işbirliğine davet ediyorum.’ Medyanın huzurunda çıkardım. Eğer işbirliğine yanaşmıyorlarsa, ondan sonra çıkar derdim ki, ‘Ben, İslâm adına böylesi bir işbirliği teşkilatının, böylesi zulüm karşısında sessiz kalmasının onursuzluğunu taşıyamam’ der, istifamı basardım, oradan ayrılırdım. Böyle bir şey olabilir mi? İslâm İşbirliği Teşkilatı, zulüm yapılıyor, kan akıyor, masum insanlar öldürülüyor, kadınlar, çocuklar öldürülüyor ve adında ‘İslâm’ var ve oradan ‘tık’ yok. Yapılan açıklamaya baktığınız zaman, insan utanıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bütün dünya, bu olay karşısında tavır koymalı. Baktığınız zaman, İslâm İşbirliği Teşkilatı sınıfta kalmıştır.”
Çelik: Sisi’ye giden paralarla İİT’nın suskunluk kaynağı aynı mı?
AK Parti’den bir eleştiri de AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik’ten geldi. Çelik, twitter sayfasında, şunları yazdı:
“İslâm İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmelettin İhsanoğlu’nun ne iş yaptığını bilen var mı? Bu zat, darbeden sonra Mursi’yi suçlamıştı. Prof. Dr. Ekmelettin İhsanoğlu’nun İİT Genel Sekreter seçilmesi için Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Başbakanımızın büyük çabalarını hatırladıkça ‘yazık’ diyorum. İİT, böyle günlerde sesini yükseltmeyecek de ne zaman yükseltecek? Yoksa teşkilatta herkes parası kadar mı etkin? Yoksa General Sisi’ye giden paralarla İİT’nın suskunluk kaynağı aynı mı? Danimarka’nın, Hollanda’nın sesi İİT’den daha gür çıkıyorsa bu ne iştir?”
İhsanoğlu: İİT’ye üye devletlerin karar alması gerekir
İhsanoğlu: İİT’ye üye devletlerin karar alması gerekir
İİT Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu |
İhsanoğlu, “Gelinen son noktada bu açıklamaların kamuoyunun gözünden kaçtığı ihtimaline karşılık demeçten kısa notları hatırlatmak isteriz” diyerek, NTV’de söylediklerini twitter sayfasında yazılı olarak da kamuoyunun dikkatine sundu.
İhsanoğlu, şunları kaydetti:
“Son günlerde İİT GS’i Ekmeleddin İhsanoğlu’na yönelik eleştirilerin artması üzerine aşağıdaki açıklamanın yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.
İhsanoğlu 17 Ağustos tarihinde NTV televizyonuna özel bir demeç vermiş ve bu gün artan eleştirilere yanıt vermiştir. Gelinen son noktada bu açıklamaların kamuoyunun gözünden kaçtığı ihtimaline karşılık demeçten kısa notları hatırlatmak isteriz.
İhsanoğlu 17 Ağustos tarihinde NTV televizyonuna özel bir demeç vermiş ve bu gün artan eleştirilere yanıt vermiştir. Gelinen son noktada bu açıklamaların kamuoyunun gözünden kaçtığı ihtimaline karşılık demeçten kısa notları hatırlatmak isteriz.
İhsanoğlu: Mısır’da yaşananlar vahşettir. Böylesi bir kıyımın karşısında insanı kalbi dağlanıyor ve tüm vicdanınızla reddediyorsunuz. Mısır’da doğmuş ve büyümüş biri olarak benim hislerim ortalama bir Türk vatandaşının hissiyatının çok ötesindedir. Zira ben bu Mısır’ı çok yakından tanıdım ve sevdim. İki ülkenin tarihi bağlarını bilen birisi olarak benim üzüntülerim daha fazladır.
Teşkilatımız Tunus’ta başlayan olaylardan bu yana kitlelerin demokratik taleplerinden yana tavır koymuştur. Hatta Libya’da kimsenin ağzının açılmadığı günlerde Kaddafi’ye karşı ilk açıklamayı ben yaptım. Ne BM ne AB ne de Afrika Birliği yaptı. BM güvenlik konseyi Libya kararını alırken benim bu açıklamama atıf yapmıştı
Göreve geldiğimiz günden beri sicilimizin ne olduğu çok meydandadır. Bunu takip etme imkânı olmayanlar farklı kanaatler ifade ediyorlar.
Mısır’da olayların 2011 senesinde başladığı günlerde yine teşkilatımız herkesin önünde beyanatlar vermiştir. Dün Fransa İngiltere ve Avustralya’nın talebi üzerine BM güvenlik konseyi toplanıp bir açıklama yapmıştır. Olayların başlamasından bir gün sonra bizim yaptığımız açıklama BM güvenlik konseyinin dün yaptığı açıklamanın gerisinde değildir.
Bazı vatandaşlarımız ve dostlarımız bunun ötesinde ifadelerde bulunmamızı istiyorlar. Şahsen herkesin söylediğinden daha fazlasını söylemeye hakkı olan ama bu pozisyonda bulunan biri olarak müşterek bir karar olmadığı sürece açıklama yapmak için devletlerin konsensusunu ve mekanizmaların harekete geçirilmesini beklemem lâzımdır. Dün BM güvenlik konseyi 3 üyesi istediği için toplanmıştır. Teşkilatımızda şu ana kadar hiç bir devlet resmen bir talepte bulunmamıştır. Talep üzerine toplandığımız zaman mutabakat hâsıl olduğunda o mutabakatın ulaştığı nokta neyse onu ifade etmekten aciz kalmayacağız. Ancak her şeyden öte şunu ifade etmek isterim: Bu olanlar bir vahşettir, orantısız güç kullanmaktır, meşru talepleri kurşunla karşılamaktır ve insan haklarının en büyük ihlalidir. Ben darbenin yapıldığı 3 Ağustos’dan bir gün sonra 4’ünde Cumhurbaşkanı Sayın Mursi’nin serbest bırakılmasını talep ettim. Bu süreçte Mısır idarecilerine İİT olarak arabuluculuk teklif ettim. Ancak onlar kendi kararları olarak AB’yi tercih ettiler. Yeni hükümet kurulunca yeni bakana Cumhurbaşkanı Mursi’nin serbest bırakılması yönünde taleplerimizi bir açıklama ile ifade ettik.
Bütün bu olaylar ve açıklamalar ele alınmadan insanlar bizi nasıl böyle eleştirebilirler ve kolay hüküm verebilirler, ona şaşırıyorum. Genel Sekreter İhsanoğlu’nun 17 Ağustos tarihinde NTV televizyonuna verdiği demeçten başlıklar bunlardır.
Tekrar açıklamakta fayda vardır ki, 57 ülkenin üyesi olduğu İİT yapısı gereği sadece Genel Sekreter demek değildir. Her şeyden önce üye devletlerin ortaklaşa belirdikleri politikaların sonucu olarak İİT’nin tavrı ortaya çıkar.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur”
“Adında İslam olan bir teşkilatın genel sekreteri olarak devletlerin dışında genel sekreterin yapacağı bir şey vardır. Genel sekreter sadece orada oturan biri değil. Devletlere, ‘Mısır’da yangın var, bu kadar kadın, çocuk, insan, masum öldürülüyor. Öldürenler bu zulmü yapıyor. Buna karşı biz İslâm İşbirliği Teşkilatı olarak bir tavır geliştirmeliyiz’ diye bir fikir götürdü mü? Götürdüyse cevap vermedilerse o zaman ben çıkar derim ki ‘Bu noktada İslâm İşbirliği Teşkilatı’nın tavır alması için şu çalışmayı yaptım ancak devletler bu konuda adım atmadı. O yüzden de İslâm İşbirliği Teşkilatı adına açıklama yapamıyorum. Ama ben kendi adıma açıklama yapabilirim. Böylesi zulüm, böylesi bir katliam karşısında adında İslâm bulunan bir teşkilatın bu duruşunu içime sindiremediğimden, böyle bir onursuzluğu kabul edemeyeceğimden ben istifa ediyorum’ derdim, tavrımı öyle koyardım. Yoksa İhsanoğlu’nun gücünün tek başına İslâm İşbirliği Teşkilatı’nın karar almasına yetmeyeceğini biz de biliyoruz. Ama İhsanloğlu böyle bir karar almış olsaydı herhalde bir yansıması, bir etkisi olurdu. Eminim ki İslâm İşbirliği Teşkilatı’nın alacağı karar kadar böylesi onurlu bir tavrın, Türkiye, İslâm alemi ve dünya kamuoyunda da yansımaları olurdu. Hiç olmazsa durduğumuz saf net olurdu.”
Prof. İhsanoğlu, dedesi Hacı Aziz Efendi’nin yaptırdığı tarihî Ağvanlıoğlu Hacı Aziz Konağı’nı, “Tarih ve Kültür Araştırma Merkezi” olarak kullanılmak üzere Bozok Üniversitesi’ne bağışlamıştı. Bozok Üniversitesi tarafından Fahrî Doktora Unvanı verilen İhsanoğlu, 10 binin üzerinde kitap, hat ve el yazması eserlerden oluşan kendi özel arşivini de üniversiteye bağışlamıştı.
Bozdağ’dan cevap
Başbakan Yardımcısı Bozdağ’a, Somali yardımları hakkında düzenlediği basın toplantısında, İİT Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’nun bu açıklaması hatırlatılarak görüşü soruldu.
Bozdağ, İhsanoğlu’nun gücünün tek başına İslâm İşbirliği Teşkilatı’nın karar almasına yetmeyeceğini kendisinin de bildiğini belirttikten sonra, İhsanoğlu’nu, İİT üyesi ülkelere çağrı yapmadığı, şahsî tavrını ortaya koymadığı için eleştirdiğini ifade etti. Bozdağ, şöyle konuştu:
İhsanoğlu ve Yozgat
İİT Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu Kahire doğumlu ancak Yozgat eşrafından Hacı Aziz Efendinin torunu, Mehmet Akif Ersoy’un yakın arkadaşı, Yozgat ulemasından Mehmet İhsan Efendi’nin oğlu. İhsanoğlu’nun nüfus kütüğü de halen Yozgat’ta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder