10 Ağustos 2015 Pazartesi

Siyami Yozgat, 4 yılda derlediği geleneksel çocuk oyunlarını yeni kitabında bir araya getirdi

Siyami Yozgat
Yozgat Sorgun doğumlu Yazar Siyami Yozgat, “Bizim Masallar” adlı çocuk kitabının ardından, “Çocuk Folkloru ve Geleneksel Çocuk Oyunları” kitabını hazırladı. Siyami Yozgat’ın yaklaşık 4 yıllık derleme çalışmalarının bir ürünü olan kitap, Sorgun Kaymakamlığı tarafından, önümüzdeki eğitim öğretim döneminde yayımlanacak.

Emek ve sevgi katılarak kazanılmış bir oyuncağı olmayan veya doğaçlama oluşmuş takım oyunlarını özgürce oynama keyfinden yoksun yetişen çocukların, gittikçe daha yalnız, daha ürkek olduklarına işaret eden Yozgat, “Yine de her şey bitmiş değil. Kültürel değerlerimize sahip çıkmak, zengin folklorumuzu kayıt altına almak, çocuklarımıza aktarmak için hepimiz üstümüze düşeni yapmalıyız” diyor. Yozgat, kitabını da bu düşüncelerle hazırlamış.

“Usat”, “Derviş ve Yol” isimli belgesel dönem romanlarının yazarı Siyami Yozgat, çocuklara yönelik çalışmalarını da sürdürüyor.

Bizim Masallar kitabının kapağı
Daha önce yine çocuklar için hazırladığı “Bizim Masallar” isimli kitabı Sorgun Kaymakamlığı Kültür Yayınları arasından çıkan Siyami Yozgat, ardından yaklaşık 4 yıllık derleme çalışmalarının ürünü olarak “Çocuk Folkloru ve Geleneksel Çocuk Oyunları” kitabını hazırladı. Resimli olarak tasarlanan kitabın çizimlerini, ressam Ahmet Yozgat yapıyor. Kitapta, Yozgat ve çevresine ait çocuk oyunlarının yanı sıra, ninniler, tekerlemeler, bilmeceler ve sayışmacalar da yer alıyor.

Yaklaşık 400 sayfadan oluşacağı belirtilen kitabın tek cilt hâlinde mi 2 cilt hâlinde mi yayımlanacağı henüz netlik kazanmadı. Yine Sorgun Kaymakamlığı tarafından yayımlanacak olan kitabın, yeni eğitim öğretim döneminde çocuklara ulaşması bekleniyor.

Siyami Yozgat, kitabın Önsöz’ünde, kitabın ortaya çıkış hikâyesi ve hazırlanma süreci hakkında okuyucuya şu bilgileri veriyor:

“Sevgili dostum Doğan Sungur ile yaptığımız bir sohbet sırasında ortaya çıktı çocuklar için kitap hazırlama fikri. Doğan Bey’in “Ne tür kitaplar önerirsin?” sorusuna “Unutulmak üzere olan çocuk oyunlarımız, masallarımız başta olmak üzere Türk kültürüne ait kitaplar” diye cevap verdim hiç tereddütsüz.

Doğan Bey’in; “Bu konuda birlikte bir çalışma yapabilir miyiz?” teklifini düşünürken çocukluk günlerime doğru bir yolculuk yaptım.

Ortalık çayırında “tengilim” oynadığım, “zo” oynadığım günleri yeniden yaşadım. Ardından, ilk at sürmeyi öğrendiğim alnı akıtmalı, ayağı sekili doru atımız geçti gözlerimin önünden.

İlk çiğdem gezdirdiğim günü, Asım çavuşun yaptığı kağnıcağı, üstü kınalı, herkesin kıskandığı “ayı”mı hatırladım. Duygulandım, heyecanlandım. Başkanın teklifini koşulsuz kabul ettim.

Çocuk eğitiminin önemli bir parçası olarak gördüğüm, nerdeyse unutulmakta olan geleneksel çocuk oyunlarını derlemek, kitaplaştırmak, yeniden hayat bulmalarını sağlamak amacı, özlemi ve arzusuyla, bildiğim çocuk oyunlarını yazarak başladım işe. Hafızamı yokladıkça onlarca oyun, tekerleme, sayışmaca, bilmece döküldü kalemin ucuna. Ne yazık ki tamamını hatırlayabildiğim oyun sayısı çok azdı. “En büyük dünya gezisi bile bir adımla başlar” derler. Bu güzel oyunlara yeniden hayat verecek olmanın heyecanıyla bizim kuşaktan önüme gelene “Çocukluğunda oynadığın bir oyunu anlatır mısın?” diye sormaya başladım.

“Biraz çocukluk sakladım yüreğimin bir köşesinde, kırkımdan sonra yaşamak için” diyen şair haklıydı. Çocukluğunda oynadığı oyunları sorduğum insanların yüzlerinde çocuksu bir gülümsemenin dolaştığını, arkasından gözlerinin bulutlandığını ve o anda çocukluk günlerine gittiklerini görüyordum.

Kimisi çocukluğunda oynadığı oyunların birkaçını hatırlıyor, heyecanla anlatmaya başlıyor, adeta o günleri tekrar yaşıyordu. Bazıları da oyunları yarım yamalak hatırlayabiliyor, “Vay be!.. Unutmuşuz güzelim oyunları!” diye hayıflanıyordu.
Oyuncaklarını kendi yapan, bu oyunları oynayan insanların anıları silinmeden, kendileri bu dünyadan göçüp gitmeden, çocuk folkloruna, geleneksel çocuk oyunlarına ait her şey mutlaka yazılmalı, fotoğraflanmalı, gerekirse belgeseli çekilmeliydi.

Akdağmadeni’nden Sorgun’a, Aydıncık’tan Şefaatli’ye kadar Yozgat topraklarında derleme, araştırma çalışmalarına başladım. Bu sırada üzülerek gördüm ki, çocuk oyunlarımızın çoğu unutulmuş, yüzlerce oyundan geriye beş-on tane ancak kalmış. Belki bir “Saklambaç”, “Mendil Kapmaca”, “Yağ Satarım Bal Satarım”, “Yakantop”, “İstop”…

“Çelik oyunu” anılarda kalmış artık. “Ay gördüm”, “Demirci Kömürcü” “Ayağım Nallı” oynanan harmanlara evler yapılmış, arabalar park edilmiş. Artık ne önündeki kasalara oturulup gazoz içilen mahalle bakkalları kolay bulunabiliyor, ne de o bakkalda avuç hesabıyla satılan misketler... Çocukluğumuza dair anılarımız gittikçe azalıyor. Emek ve sevgi katılarak kazanılmış bir oyuncağı olmayan veya doğaçlama oluşmuş takım oyunlarını özgürce oynama keyfinden yoksun yetişen çocuklarımız, gittikçe daha yalnız, daha ürkek oluyor.

Çocuk folkloruyla başladığım araştırma ve derleme çalışmaları sırasında Yozgat folklorunun koskoca bir derya olduğunu, bu güne kadar bu deryanın belki de yüzde birinin ancak gün ışığına çıkarılmış olduğunu gördüm. Büyük bir zenginliğin içinde yaşadığımız halde bu değerlerimizden haberdar olmamamız ne acı! Hani derler ya; “Ol mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler.”

Yine de her şey bitmiş değil. Kültürel değerlerimize sahip çıkmak, zengin folklorumuzu kayıt altına almak, çocuklarımıza aktarmak için hepimiz üstümüze düşeni yapmalıyız. İnsanların gittikçe maddî bir dünyayla kuşatıldığı, teknolojinin esiri haline geldiği günümüzde, çocuklarımıza bırakacağımız en güzel miras, oyunlarımız,  masallarımız, türkülerimiz, destanlarımız olacak.”

 (Yozgat Muhabir)

Hiç yorum yok: