Ergün Diler |
Takvim gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ergün Diler, Ergenekon
davasında verilen kararların, bir genel affı zarurî hâle getirdiğine işaret
etti.
Ergün Diler, “Ergenekon” başlıklı yazısında isim vermeden, Ergenekon davasında tahliye
edilen Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın masonik bir gizli örgüt olan “Tapınak Şövalyeleri”
mensubu olduğunu ileri sürerek, Haberal’a siyasî bir misyon yüklenebileceği
imasında bulundu. Diler, “Kararlardan anlaşılan, salıverilen ismin yolunun
açılacağı! Nereye kadar gider bilemem! Ama boynunda “mağdurum” tabelası olduğu
kesin! Ne kadar işine yarayacak göreceğiz!” diye yazdı.
Ergenekon operasyonunu yapan gücün Başbakan Erdoğan’a, “Silivri’deki
bütün kararların olumsuzlukları hükümete yazılacak. Ayrıca AK Parti’ye destek
verenler de dışarı çıkamayacak” mesajı verdiğini ileri süren Diler, “Bu
kararlarla genel bir affa doğru hızla yol alınıyor! Herkesin içinde olacağı
geniş bir paket! Sanırım iç barış başka türlü gelmeyecek! Kürt sorunu da böyle
bitecek!” öngörüsünde bulundu.
Ergenekon
Ümraniye’de ele geçirilen bombalardan sonra başlayan
süreçte dün karar açıklandı. 275 sanık hakkında karar okundu. Genelkurmay Başkanından orgenerallere, profesörlerden
gazetecilere kadar çok sayıda isim Silivri’de cezaya çarptırıldı!
Peki bütün bu süreçte yaşananlar ve konulan son nokta ne
anlama geliyordu?
Cezaların arkasına saklanan mesajlar neydi? Kim kime
hangi uyarıyı yaptı? Asıl çarpışanlar kimlerdi? Ve en önemlisi nasıl bir SON
bizi bekliyordu!
Böylesine şiddetli kırılmaların yaşandığı olayları asla
ve kat’a sadece Ankara’dan okuyamazsınız! Bunu yapmaya kalktığınızda eksik ve
yarım kalırsınız! Yürüyemez, düşersiniz!
Bu nedenle Türkiye’nin iki ucundan ÇEKİŞTİREN güçler ve
onların temsilcilerinin ayak izleri takip edilmeli! Bu iki gücün birbirinin
bileğini büktüğü ve bükemediği durumlar oldu. Gücü yeten, diğer kanadın ADAMINI
Silivri’ye attı!
OLAY bu!
Kişilerle işimiz yok! Ama olan biteni anlamanız için İKİ
isim seçip üzerinden gitmek şart! Hem kavgayı hem güçleri anlamak böyle çok
daha kolay olur!
İkisinden de daha önce sözetmiştik! Haydi bakalım...
1967 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni
bitirdi. 1971’de genel cerrahi uzmanı oldu. ABD’deki Galveston, Shriner’s Yanık
Enstitüsü ve John Seally Hastanesi’nde “ÖĞRETMEN” olarak çalıştı. 30 Haziran
1975’e kadar Colorado Üniversitesi Tıp Fakültesi TRANSPLANTASYON merkezinde
görev yaptı. 1980’de Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı’nı
kurdu. Hemodiyaliz merkezini açtı. Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Türkiye’de ilk kadavradan
karaciğer naklini gerçekleştirdi. Yetinmedi! Siyasete merak sardı. 1991 seçimlerinde Doğru Yol’dan Rize vekili olmak istedi. Olmadı, seçilemedi! Siyasetten uzak kalmadı! Sahibi
olduğu HASTANEDE birçok önemli ismi ağırladı. Türkiye onu Ecevit’in merdivenlerden inerken çektirdiği
fotoğrafla tanıdı. Sesini duyurmak istiyordu! Önce üniversite, daha sonra da
televizyon kurdu. Dünyanın her yerinde DOSTU vardı. Ulaşamayacağı insan yoktu! Zekiydi...
Kimse ne yaptığını bilmezken Ergenekon dalgasında
gözaltına alındı! Büyük sürprizdi! Saygınlığıyla bilinen bir ismin neden polis tarafından
götürüldüğü bilinmiyordu! Cevap bekleyen çok soru vardı! Ankara’dan İstanbul’a getirilirken Süleyman Demirel
uçağın içine kadar giderek uğurladı! Ama İstanbul’daki sorgudan sonra ortaya çıkan tablo şaşırttı! Tutuklama geldi!
Kötü habere dayanamayan bedeni rahatsızlandı! İstanbul
Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü Yoğun Bakım Servisi’ne yatırıldı. Uzun süre orada kaldı! Tanınmış patronların yanısıra
Deniz Bölükbaşı ve Hüsamettin Özkan gibi çok sayıda isim ziyaret için kuyruğa
girdi! Çok sonra “Taburcu edilebilir” raporunun saklandığı ortaya çıktı! Destek
çıkanların başı derde girdi! Ne yapılması gerektiği konuşulurken bir el devreye
girdi! Kılıçdaroğlu’na “Vekil yap!” ricasında bulundu! Hemen
gereği yapıldı! Seçilmesine rağmen SERBEST bırakılmadı! Yemin boykotu ile
Ankara gerildi!
Vekil olmasına rağmen bırakılmayan isim çok özel biriydi!
İçinde bulunduğu yapı çok güçlü ve özeldi! Türkiye’de
faaliyet gösteren en köklü gruplardan birinin üyesiydi! Tarihi 1095’lere kadar
gidiyordu! TAPINAK ŞÖVALYELERİNİN Ankara ayağıydı!
Çeşitli devletler tarafından saldırıya uğradılar! Yaşamak için yeraltına indiler! Her yere yayıldılar! Aslında bağlı oldukları asıl merkez
VATİKAN’dı! Güçlerini göstermek ve her daim anılmak için önemli
sembollerden birini Amerikan dolarının üstüne koydular! İletişimleri SEMBOLLER
üzerinden olduğu için bizim bilmediğimiz bir “dilleri” vardı! En önemlisi ise 8 KÖŞELİ HAÇ’tı! Bu HAÇ yukarıda sözünü
ettiğim HASTANENİN logosuydu! Başka başka yerlerde de vardı!
Dediğim gibi bizler görmez ve anlamazdık! Bu logoları benimseyen TAPINAK ŞÖVALYELERİNİN en önemli
kolu HOSPİTALİ oldu! Kan ve ilik uzmanlık alanlarıydı! Bankaları ve ortak
projeleri vardı! İşte Tapınakçıların Türkiye sorumlusu bu isim SERBEST kaldı!
Yani Avrupa’yı temsil eden en büyük güç dışarıya çıktı! Yattığı süre göz önünde
tutularak bırakıldı! Londra ve Avrupa merkezli güç tahliyenin arkasındaydı!
Buraya kadar tamam!
Bir de karşı kanatta olup Tayyip Erdoğan’ı tasfiye etmek
için açılan kapatma davasında önemli rol oynayıp DEMOKRASİYİ kurtaran bir isim
vardı!
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’le karargahta
konuşup “Sakın partinin kapatılması yönünde oy kullanma. Bu Türkiye için çok
kötü olur. Hepimiz kaybederiz” dedi. Bu görüşme daha sonra çarpıtılarak bir
gazeteye sızdırıldı! Görüşmenin içeriği ile sızdırılan birbirinin tam tersiydi!
Sızan bilgilere göre bu komutan, Paksüt’e “Partiyi kesinlikle kapatın!”
diyordu!
Manşetlerin asılsız olduğu karar açıklandığında ortaya
çıktı!
Kara Kuvvetleri Komutanlığı kontenjanı olarak Anayasa
Mahkemesi üyeliği yapan Serdar Özgüldür’ün internete düşen ses kaydı her şeyi
açıkladı: “Ne kapatması yahu! Google’dan toplanan derme çatma bilgilerle bu iş
olur mu! Ayrıca irtica falan da gelmiyor!”
Yani Osman Paksüt’le konuşan komutan “Partiyi kapatıp
Erdoğan’ın önünü kesmeyin!” diyordu! Parti komutana bağlı üyenin kullandığı
oyla ayakta kalıyor, Erdoğan devam ediyordu! Çünkü kapatmanın hedefi de Erdoğan’dı!
Tıpkı Gezi’de olduğu gibi!
Obama’yı son zamanlarda Beyaz Saray’a hapseden güç kendi
adamını kurtarırken Paşa’yı içeride tuttu!
Bu güç Erdoğan’a “Silivri’deki bütün kararların olumsuzlukları hükümete
yazılacak. Ayrıca AK Parti’ye destek verenler de dışarı çıkamayacak!” dedi!
Kararlardan anlaşılan salıverilen ismin yolunun
açılacağı! Nereye kadar gider bilemem! Ama boynunda “MAĞDURUM” tabelası olduğu
kesin! Ne kadar işine yarayacak göreceğiz!
Erdoğan karşıtı koalisyon giderek rengini daha da belli
ediyor! Kavgayı sadece Silivri’ye bakarak anlamak mümkün değil!
Beyaz Saray da, Kremlin de işin içinde! PARANIN
EFENDİLERİ yer altında el sıkışıp saldırıyor! İşin üzüntü veren tarafı Erdoğan’ın destek verdiği
kesimler de işin içinde! Kavga büyük! Daha da gelecekler! Diğer taraf ne mi yapıyor? Elbette bir cevapları olacak! Bekleyin!
NOT: Bu kararlarla genel bir affa doğru hızla yol
alınıyor! Herkesin içinde olacağı geniş bir paket! Sanırım iç barış başka türlü
gelmeyecek! Kürt sorunu da böyle bitecek!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder