17 Ocak 2011 Pazartesi

Sen niye milletvekili olmak istiyorsun kardeşim?

Yorum – Sürur Öztürk

Eğer doğduğunuz ve “burası benim memleketim” dediğiniz şehre gerçekten hizmet etmek istiyorsanız, milletvekili olmanız şart değildir.

Bir gazeteciyseniz, çok iyi haberler yaparak Yozgat’a hizmet edebilirsiniz. Bir sivil toplum kuruluşunun mensubu ya da başkanıysanız, faaliyet alanınıza giren konularda yapacağınız çalışmalarla da memleketinize hizmet edebilirsiniz. Bir işadamıysanız, şehrinize yapacağınız yatırımlarla şehrinizin kalkınmasına katkıda bulunabilirsiniz.

Örnekleri çoğaltabilirsiniz.

“Ama milletvekili olarak daha fazla hizmet edilebilir” diyorsanız, bu konuda samimi olduğunuza dair ikna edici örnekler verebilmelisiniz. Yani, “Sen, milletvekili aday adayı olmadan önce Yozgat için ne yaptın ki, milletvekili olduğunda daha fazlasını yapacağını söylüyorsun?” sorusunun sizde tatminkâr bir cevabı olmalı. Lütfen, aşağıdaki basit sorulara cevap vermeye çalışarak kendinizi sınayınız:

Bugüne kadar, ne ölçüde yerel siyaset ürettiniz? Yani, Yozgat’ın hangi yerel meselesine hangi çözümü ürettiniz? “Ben milletvekili olsam, şu meseleyi şöyle hallederdim” dediğiniz bir konu oldu mu? Milletvekili olduğunuzda Ankara’ya götürmeyi düşündüğünüz bir projeniz var mı?

Yozgat nüfusunun yüzde 70’ini oluşturan çiftçilerin sıkıntılarını biliyor musunuz? Biliyorsanız, bu sıkıntılardan hangilerini ne şekilde gidermeyi düşünüyorsunuz?

Kadınlara, gençlere ve çocuklara yönelik, devletin bakanlıklar vasıtasıyla sürdürdüğü kampanyalar ve hizmetler dışında; yani, siz milletvekili olmasanız da zaten yürüyecek olan projeler dışında özel bir projeniz var mı?

Yozgat’ın tarihini merak edip hiç araştırdınız mı? Tarihî süreç içerisinde bu halkın hangi badirelerden geçtiğini biliyor musunuz? Yozgat’ın sosyolojik yapısı, sosyal katmanları, kültürel dokusu hakkında yeterince bilgiye sahip misiniz?

“Yozgat kültürü” denince, arabaşı ve testi kebabı dışında; yani midenize hitap edenlerden başka, zihninizde canlanan kültür unsurları nelerdir? “Yozgat kültürü” ifadesinden ne anlıyorsunuz? Sizce Yozgat kültürü nasıl bir kültürdür?

“Yozgat mimarisi” diye bir konu hiç ilginizi çekti mi? İlginizi çektiyse, şehrin mimarî açıdan seviye kazanması için herhangi bir çalışma yapmayı düşündünüz mü? “Şehir planlaması” konusunda yapmayı düşündüğünüz bir çalışma var mı? Veya bu konu size hiç dert oldu mu?

Milletvekilliği rüyası görmeye başlamadan önce, Yozgat’ın ilçelerini, beldelerini, köylerini gezdiniz mi? Gezdiyseniz, oralarda ne gördünüz? Gördükleriniz size neler düşündürdü?

Bu soruları çoğaltabiliriz ama siz bize kısaca şunu söyleyiniz: Siz, Yozgat’a hizmet etmek ve sırf bunun için milletvekili olmak istediğinizden emin misiniz? Efendim?

Aday adayları için durum böyle de, mevcut milletvekilleri için farklı mı?

Esasında, aday adaylarına yukarıdaki soruları soruyor olmamız, zaten mevcut milletvekillerinin başarısızlığından kaynaklanıyor. Bu durum, ‘sütten ağzı yanan’ seçmenlerin, ‘yoğurdu üfleyerek yemesi’ olarak özetlenebilir… Yozgat milletvekillerinin ‘sorunlara çözüm üretmek’ konusunda yıllardan beri devam eden başarısızlıkları, aday adaylarının mayaladıkları yoğurdu epeyce üflememizi gerektiriyor.

Yeni bir hastane yapılması, ilçelerde yüksek okullar açılması gibi çalışmalar elbette önemlidir; ama kabul edilmelidir ki, günümüzün modern dünyasında bu tür işler artık – haklı olarak- sıradan gündelik işler olarak görülüyor. Çünkü modern toplumlarda sağlık ve eğitim hizmetleri, vatandaşların en tabiî ihtiyaçları olarak kabul ediliyor ve bu ihtiyaçların karşılanması da zaten devletin vatandaşına olan borcunu ödemesi olarak görülüyor. Nitekim bu hizmetlerin bedeli de esasında ‘vergi’ adı altında vatandaştan peşin olarak alınmaktadır. Başka bir ifadeyle, vatandaşlar, canlarını yakan onca vergiyi zaten devlet o hizmetleri gerçekleştirsin diye ödemektedirler…

Esas itibariyle halkın Yozgat Milletvekillerinden beklediği hizmet, Yozgat’ın ilçelerine, beldelerine, köylerine ‘mahallî’ hizmetler götürülmesinden ziyade, bir şehir olarak Yozgat’ın tamamına sıçrama yaptırabilecek, kalkınma hızını yükseltecek etkili ve kalıcı çözümler üretmeleridir.

Milleti uyutmanın kimseye bir faydası yoktur:

Yeni bir hastane kurmak, ilçelere yüksek okul açmak gibi devlet hizmetleri için aslında milletvekillerine ihtiyaç yoktur. Hastane açmayı tek başına bir vali de, yüksek okul açmayı tek başına bir rektör de pekâlâ başarabilir. Beldelerde, köylerde sağlık ocağı açmak da böyledir. Yol, su, kanalizasyon, park, bahçe gibi hizmetler zaten belediyelerin işidir. Üstelik Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı’nın ilgili kurumları da bu alanda ciddi katkılarda bulunuyorlar. KÖYDES, BELDES projeleri, Hükümetin uyguladığı ve takibini yaptığı projeler. Köylere Hizmet Götürme Birliği de aynı istikamette çalışıyor. Devlet, her şehirde İl Özel İdareleri kurmuştur ve pek çok hizmet bu kurumların koordinasyonuyla gerçekleştirilir. Ayrıca, yapılan yatırımların pek çoğu aslında Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan 5 yıllık kalkınma planları çerçevesinde uygulamaya geçirilmektedir. Milletvekillerinin katkısı ise, planlanan bu hizmetleri nadiren öne çekmekten ibaret kalmaktadır.

Yani, devlet çarkı bütün kurum ve kuruluşlarıyla zaten işler haldeyken, milletvekillerinin arada sırada ortaya çıkıp, işleyişteki birkaç pürüzü gidermeleri ya da gidermiş gibi yapmaları, açılışlarda boy gösterip kurdele keserek eserleri sahiplenmeleri, halkın beklentilerini karşılamıyor. Halk, bu hizmetlerden dolayı hükümeti takdir ediyor, milletvekillerini değil…

Yapılan çalışmaları küçümsediğim için yazmıyorum bunları. Elbette bir köye sağlık ocağı açılması, o köydeki insanların gündelik hayatını çok büyük oranda etkiliyor; fakat bir sağlık ocağı açmak için milletvekiline ihtiyaç var mıdır?

Halkın milletvekillerinden temel beklentisi, parça parça değil, topyekûn kalkınma hamlesi başlatmalarıdır.

Öyle projeler hazırlayın ki, şehir olarak topyekûn, hep birlikte, bir bütün olarak kalkınma yoluna girelim. Ufkunuzu, çapınızı, kudretinizi görelim. Sıradan, ‘sade’ vatandaş olarak bizlerden farkınızı ortaya koyun.

Kurdeleyi biz de keseriz…

(surur-ozturk@hotmail.com)

Hiç yorum yok: