9 Haziran 2010 Çarşamba

Soyer: Geri kalmamızın sorumluluğu hepimizin; Yozgat ülküsü etrafında ortak akıl oluşturalım

“Yozgat Haber” gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İnan Soyer, Yozgat’ın geri kalmışlığının vebâlini yalnızca siyasîlerin ve bürokrasinin üzerine atmanın kolaycılık ve vicdansızlık olacağını belirterek, “Sebep biziz; hepimiziz” dedi.

Soyer, “Yozgatımıza sâhip çıkabiliyor muyuz?” başlıklı yazısında, Yozgat kamuoyuna şu çağrıda bulundu:

“Geliniz bütün beklentilerimizi bir kenara bırakalım ve Yozgat ülküsü etrafında ortak bir akıl oluşturarak birikimimizi, enerjimizi Yozgat için hasredelim.. Birikintisini, enerjisini Yozgat’a hasredenlere / hasredeceklere destek verelim. Şark kurnazlarının önünü kesip, Yozgat’ın makûs tâlihini değiştirelim!”

İnan Soyer, yazısında şunları kaydetti:

Yozgatımıza sâhip çıkabiliyor muyuz?

“Bu İl’in her bakımdan geri kalmışlığının tek sorumlusu biziz” bana göre.

Evet böyledir. Eğri oturup doğru konuşacaksak, iğneyi önce kendimize batıracaksak, daha fazla saklayamayız bu gerçeği.

Saklanacak bir şey yok aslında. Ben nasıl biliyorsam ve eminsem, hemen herkes benimle aynı görüşte ama ikrar noktasında sıkıntı çekiyor zannımca.

Öyle ya, Yozgat’ı yalnızca siyasiler ve bürokrasi mi geri bırakmıştır? Devlet yatırımından yeterince pay almamamızın sebebi onlar mıdır? Eğitimde, sağlıkta, tarımda ülke standardının üstüne çıkamamamız, biraraya gelemememiz, ortak akıl oluşturamamamız, bir platformda buluşamamamız, birbirimize anlayış ve tolerans gösteremememiz, müteşebbis bir anlayışa sahip olamamamız, hâricî bozguncu girişimler yüzünden midir?

Yozgat’ı çok sevdiğimize, “Yozgatlılık” bilincini diri tuttuğumuza, Yozgatlı olmakla övünç ve kıvanç duyduğumuza, taşımıza toprağımıza sahip çıktığımıza kuşku yok. Milliyetçiliğimizle, millî duygularımızın yoğunluğuyla, vatan ve memleketperverliğimizle meşhuruz.

Peki, o hâlde niçin vasat altıyız? Canımızdan öte sevdiğimiz bu belde niçin geri? Başkent’e bir ses miktarı uzaklıktayken niçin Şırnak mesabesindeyiz? Niçin her bakımdan tel tel dökülüyoruz?

Her şey sevgiyle yeşeriyorsa, o üstün, o meşhur sevgimiz bu topraklara niçin bereket taşımıyor, gelişmişlik/kalkınmışlık getirmiyor, müreffeh bir hayat sunmuyor?

Ortada bir çarpık durum yok mu sizce de?

Sevgi her şey değil demek ki?

Halk arasında, “kuru kuruya gadanı alayım” derler ya hani, aynen böyle. “Seviyorum, kurban olurum” gibi yaklaşımlar karın doyurmuyor. O sevgiyi illâ ki müşahhaslaştırmak lâzım. Üretimin, istihdamın emrine vermek lâzım. Sevgiyle yoğrulmuş birikimi/kazanımı bu garip halkın istifadesine sunmak lâzım.

Geriye dönelim ve hep birlikte “hemşehri” etiketi vurabileceğimiz yatırımlara, katkı anlamındaki kazanımlara bir bakalım, kaç tane bulup çıkartabileceğiz?

Yozgat’ın geri kalmışlığının, itilmiş/horlanmışlığının vebâlini yalnızca siyasilerin ve bürokrasinin üzerine atamayız. Bu tam anlamıyla kolaycılık olur bu ve biraz da vicdansızlık tabii.

Sebep biziz; hepimiziz.

Seçtiğimiz, vekâletimizi vererek gelişip kalkınmamızı emanet ettiğimiz siyasilerimiz, başta belediye başkanlarımız olmak üzere yerel yöneticilerimiz üzerlerine aldıkları emaneti lâyıkıyla kullanamamışlarsa, hizmet isteme ve taşıma noktasında beceri sergileyememişlerse, canhıraş bir çaba ve gayret içerisinde bulunamamışlarsa, suç kimin?

Emaneti çar-çur edenlerle birlikte, emaneti ehline verme liyâkati gösteremeyen bizler mi, yoksa meslekî hayatlarının üç-beş yılını burada geçirmek mecburiyetinde olan bürokratlar mı?

Hem Yozgat’a sâhip çıkmamakla, hem de sâhip çıkacak donanımdaki yetenekleri bulup yetkilendirmemekle/yetkilenmelerine vesile olmamakla vebâl altındayız.

Bu hassas nokta, bu küçük ayrıntı stratejik önemi haiz.

Değil mi ki bu garip memlekete sâhip çıkmak okumuş yazmışlarımıza, önemli/mühim şahsiyetlerimize düşer öncelikle.

“Kanaat önderi” diyebileceğimiz bu değerlerin, toplumsal dinamikleri ne kadar harekete geçirdikleri, en ideali arayıp bulma noktasında ne kadar isabet kaydettikleri ortada.

Özellikle yetki isteyenler bağlamında hedefin tutturulamadığı bir vâkıa.

Aksi hâlde, Başkent’e 200 küsür kilometre uzaklıktaki bir İl, her bakımdan Güneydoğu’nun en geri kalmış illerinin de gerisine düşer mi? İstatistikî veriler her bakımdan aleyhte durum arzeder mi?

Yetkiye soyunanlar arasında, Yozgat’ı önemser gözükenlere, idare-i maslahat yapanlara, başkaca hesap ve beklentilerin rüyasına yatanlara destek verildi genellikle. Hesap ve beklentinin -zaman içinde- alınan eğitim, üstlenilen görev ve popülarite nispetinde büyüdüğü görüldü. Büyüklüğün orantısal olarak kasıntıya yol açtığı, “küçük dağları ben yarattım”a kadar uzandığı, zemin kaybına uğrayarak başka mecralara kulaç attığı tecrübe edildi.

Beni en çok bu husus rahatsız ediyor. Sıradışı herhangi bir özellikle yüklü hemşehrinin göze batar ve propaganda kokar meslekî faaliyetinin, hangi niyetle şekillendiği bir süre sonra kendini gösteriyor ama iş işten geçiyor tabiatıyla.

Geçmişte birkaç hayır hasenat yapıp, halkın ilgi odağı birkaç konuya ilgi gösterip, milletvekilliğine/belediye başkanlığına uzanan ya da uzanma niyeti sergileyen onlarca isim sıralayabilirim size bir çırpıda.

Propaganda döneminde Yozgat’la yatıp kalkan, amaç hâsıl olunca ya da hâsıl olmasa da noktalanınca tasını tarağını toplayıp giden ve Yozgat’a dönüp bakma lütfunda dahi bulunmayanların listesi, -herkesçe malûm- hayli kabarık.

O kadar çok örnek var ki, isimlendirip gönül yıkmak istemiyor ve “es” geçiyorum. Meraklısı olursa bir vesileyle açıklamaktan geri durmayacağımın da bilinmesini istiyorum.

Bu yüzden, vitrine çıkan her Yozgatlının gözebatar propaganda kokar çaba ve gayretine dikkat kesilerek ciddî bir samimiyet testine tâbi tutulmasını salık veriyorum.

Böyle ortamda ortak akıl oluşmaz. Ortak akılın oluşmadığı yerde ise birlikten beraberlikten, dayanışmadan, müteşebbis bir anlayıştan; dolayısıyla kalkınmadan, gelişmeden bahsedilemez.

Geliniz bütün beklentilerimizi bir kenara bırakalım ve Yozgat ülküsü etrafında ortak bir akıl oluşturarak birikimimizi, enerjimizi Yozgat için hasredelim.. Birikintisini, enerjisini Yozgat’a hasredenlere/hasredeceklere destek verelim. Şark kurnazlarının önünü kesip, Yozgat’ın makûs tâlihini değiştirelim!

Var mısınız?