22 Şubat 2010 Pazartesi

Yozgat’ın nesini tanıtalım?

(EMITT 2010 fuarındaki Yozgat standında göze çarpan görüntülerden bir kare...)

Yorum - Sürur Öztürk

“Yozgat’ın tanıtımı” konusunda atılan nutukların içinin ne kadar boş, bu konuda söylenen sözlerin ne kadar samimiyetten uzak olduğunu, ard arda yayınlayacağım birkaç yazıda, değişik boyutlarıyla ve fotoğraflarla ortaya koymaya çalışacağım.

Yazıma başlarken, kendi kendime ‘Nereden başlasam?’ diye sordum. Aklıma gelen ilk söz, bir deyim oldu: Deveye, ‘Boynun neden eğri?’ diye sormuşlar, ‘Nerem doğru ki?’ diye cevap vermiş… “Yozgat’ın tanıtımı” konusu da aynen bu deyimin ifade ettiği gibi…

En iyisi, önce parça parça da olsa tesbitlerimi kaydedeyim, sonra da bu yazıların sonunda genel bir değerlendirme yapıp, bazı müşahhas tesbit ve tekliflerle sonuca ulaşmaya çalışayım…

EMITT 2010 14. Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı’nda stantları gezerken dikkatimi çeken hususlardan birisi, stantların neredeyse tamamında iyi-kötü birtakım ürünlerin satışı yapılırken, Yozgat standında satışa sunulan hiçbir ürünün olmayışıydı.

Fuarın son gününde Yozgat standında bulunan bir bürokrata bu durumun sebebini sordum. Sorumu, kendisine yönelik bir suçlama gibi algılamış olacak ki, kızgın bir tonda, “Yozgat’ın zeytini var da biz mi getirmedik?” diye karşılık verdi. Fakat, bu “kızgın bürokrat”ın sözlerinin devamı, son derece önemli bir ayrıntıyı ortaya koyuyordu:

“Yozgat’ın herhangi bir ürününü burada satışa sunabilmemiz için, o ürünün Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan üretim izni alınarak üretiliyor olması gerekir. Fakat, bugüne kadar bir tek Allah’ın kulu, Yozgat’ın herhangi bir ürününün üretimini yapmak için teşebbüste ve müracaatta bulunmamış. Sen söyle, şimdi biz burada ne satalım?..”

Buyrunuz; işte size başlı başına bir araştırma ve tartışma konusu…

Bu durumda, “Türkiye’nin en iyi nohudu Yozgat’ta yetişiyor” demek hiçbir şey ifade etmiyor. O nohudu bir marka altında ambalajlayıp yasal olarak satışa sunamıyorsak, dahası böyle bir girişimde bulunmak için bir adım bile atmıyorsak, o nohutla birlikte diğer bütün ürünlerimiz boğazımıza dizilir durur…

Bizler, üzüm, pekmez, sirke, pestil veya çalma üretmek yerine, güzelim üzüm bağlarını yok olmaya terk etmiş bir şehrin tembel çocukları değil miyiz?

Zihninizde bu konunun muhasebesini ve muhakemesini daha kolay yapabilmeniz için, örnek olarak Hatay, Isparta ve Erzurum stantlarından çektiğim aşağıdaki fotoğraflara bakabilirsiniz…

EMITT 2010 fuarına dair değerlendirmelerime cuma günü yine fotoğraflar eşliğinde devam edeceğim...