1 Kasım 2016 Salı

Baykal: Cumhuriyet gazetesi operasyonu, FETÖ davasında çok önemli bir kırılma noktasıdır

İktidar, sözlerimi iyi niyetli bir uyarı olarak değerlendirsin
CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyonun hukukî değil siyasî bir operasyon olduğunu ileri sürerek, bu operasyonun FETÖ davasını sulandıracağını söyledi. İktidarın, bu sözlerini iyi niyetli bir uyarı olarak değerlendirmesini isteyen Baykal, “Çok önemli bir kırılma noktasıdır bu. Yani bu Cumhuriyet olayını ben, bu FETÖ soruşturmasında bir hukukî kırılma, bir dönüm noktası olarak görüyorum ve bunun, davanın haklılığı, meşruiyeti ile ilgili toplumsal algılamayı, hem yurt içinde hem yurt dışında ciddi şekilde sıkıntıya sokacağı kanısındayım.” diye konuştu.

Eski CHP Genel Başkanı, Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan Coşkun’un sunduğu “Tarafsız Bölge” programına konuk olarak katıldı. Baykal, Ahmet Hakan Coşkun’un yanı sıra gazeteci Abdülkadir Selvi ile Hande Fırat’ın gündemdeki konulara dair sorularını cevapladı.

Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyonu değerlendiren Baykal, operasyonun hukukî ve adlî değil, siyasî talimatla gerçekleştirilen siyasî ve idarî bir operasyon olduğunu ileri sürdü. Baykal, şunları söyledi:

“(Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon) hukukî değil, adlî değil, siyasî ve idarî mercilerin tercihleri doğrultusunda alınmış bir karar, ortaya çıkan bir tablo. Tabi bu teşhisi ben, Ergenekon’la ilgili de yapmıştım, ilk başladığı zaman. Herkes o zaman çok ciddi kredi açıyordu; ama bence çok açıktı olay. Belki herkesten biraz erken o değerlendirmeyi yaptım. Ondan dolayı eleştiri de aldığımı biliyorum; ama tablo ortada... Şimdi bu da aynı şekilde maalesef hukukî, adlî değil, idarî ve siyasî bir karardır. Böyle bir kararın alınabilmiş olmasının ortaya koyduğu bazı şeyler var. Önce bir defa yargıyla ilgili umutlarımız, ciddi darbe yemiştir. Bu operasyon, ‘Yaa, darbe sonrası büyük gerilimlerin içinden çıkmaya çalışıyoruz. Bu ortamda yanlışlıklar yapılıyor olabilir belki. Daha bir anlayışla bakmakta yarar olur mu?..’ falan diye düşünme eğiliminde olanların bile artık kabul etmesi mümkün olmayan bir tablo ve yargıyla ilgili çok ciddi bir kaygı verici, umut kırıcı bir tablonun bulunduğu, bence bu operasyonla ortaya çıkmıştır.”

Deniz Baykal, başsavcılık tarafından yapılan “FETÖ/PDY ve PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte, örgüt adına suç işlemek suçlarından bir kısım şüpheliler hakkında soruşturma başlatılmıştır” şeklindeki açıklamayı da değerlendirdi. Baykal, bu konuda şunları söyledi:

“İnandırıcı bir tarafı yok bunun. O insanlar, uzun bir kamu yaşamının, basın yaşamının içinde kimliklerini, kişiliklerini ortaya koymuş insanlar. Yani her birisinin belli bir olgunluğu, belli bir ağırlığı var. Uluslar arası düzeyde tanınan çok ciddi yorumcular var. Bir karikatürist arkadaşımız var. Bir karikatürü böyle bir davanın konusu yapmak, o davayı açanlar açısından çok ciddi bir riski göze almak demek. Bunlara değmez. Bu operasyon, Türkiye’de hukuk bakımından kaygı verici bir manzaranın devam etmekte olduğunu, hatta şiddetlenmekte olduğunu ortaya koymuştur. Tabi bu olaya toplumun ve dünyanın göstereceği tepki karşısında bundan sonraki aşamalarla ilgili adımlar atabilirler, atamazlar, onları göreceğiz; ama hiçbir şekilde kabul edilebilir değildir. İnandırıcı değildir. Bunları bir örgüt anlayışı içinde düşünmek, mümkün değildir. Bunların çoğu, Cumhuriyet gazetesine, gazetelerde yazamaz hâle geldiği için iltica etmiş arkadaşlardır. Yani oralarda bir yer bulup yayın hayatına devam eden insanlar. Yani sanki orada örgütlü bir şey var; Genel Yayın Yönetmeni başta ve Kadri Gürsel’e kadar, Musa Kart’a kadar herkes onun içinde... Bu, çok kaba, hiç inandırıcı olmayan bir iddiadır.”

İktidar, bu sözlerimi iyi niyetli bir uyarı olarak değerlendirsin

Bu durumun, 15 Temmuz darbe teşebbüsü faillerine ve FETÖ’ye yönelik soruşturma sürecine de zarar vereceğine inandığını dile getiren Baykal, bu görüşünü şöyle dile getirdi:

“Bu doğrultuda iyi niyetli, samimi, inandırıcı bir çaba beklerken işin buraya açılmış olması, gerçekten bu çerçevede ele alınması ve sorgulanması gereken insanlar bakımından da sulandırıcı bir etki yaratmıştır. İş, sulandırılmaya başlanmıştır. Bunu iyi niyetle yapılmış bir değerlendirme olarak iktidarın almasını istiyorum. Yani bunu anlasınlar. Bu, doğru değil. Rahatsız olabilirler. Daha başka rahatsız oldukları da vardır. Yani ne olacak şimdi? Bunların kimliği, daha çok muhalefet ediyor olmaları. E muhalefet olacak. Türkiye, tek parti rejimine sürükleniyor gibi bir izlenim veriyor. Yani partiler filan var da, hakim fikir, artık meşru fikir hâline geliyor. Sadece yaygın bir medya desteğiyle, basın ve televizyon desteğiyle en çok tekrarlanan görüş olmaktan çıkıyor, dışında görüş söylenmesi onu tehdit edeceği için farklı görüşler gayrimeşru, ve bu tek meşru görüş hâline geliyor. Siyaset, ortadan kalkıyor. Tartışma yapılamaz hâle geliyor. E tartışacağız... Bir korku, topluma egemen olmaya başlıyor. Yani bu Cumhuriyet (gazetesi) olayı, korkuyu topluma iyice yaymıştır. Korkuyu yayarak bir yere varamazlar. ‘Yaptım oldu’ ile gidecek bir iş değil. Türkiye’de birbirimizi anlamak lâzım, uzlaşmak lâzım. Birbirimize itirazda saygı göstermek lâzım. Yani herkesi bir şeye bulaştırarak, ‘O FETÖ’cü, bu bilmem ne’... Bu süreçleri biz geçmişte yaşadık, başka olaylar vesilesiyle. E hepsi yanlış olarak ortaya çıktı. Ergenekon’da davayı açan savcılar, şimdi neredeler?.. Ona sahip çıkan, ‘Ben (bu davanın) savcısıyım’ diyen Sayın o zamanki Başbakan, şimdiki Sayın Cumhurbaşkanı, ne diyor şimdi?.. O davanın savcısı olmakla iftihar ediyordu. Savcı aradılar uzun süre. Aradılar ve buldular, şimdi kayıp olan savcıyı. O davalar açıldı, Ergenekon, Balyoz... Türk Silahlı Kuvvetleri perişan edildi. Şimdi bir başka olay... (Cumhuriyet gazetesine operasyon olayı) Gene aynı inançla bize söylüyorlar ki, şimdi daha dikkatli... ‘Savcıyız’ filan demiyorlar, ‘Biz karışmayalım, bulaşmayalım’ diyorlar; ama inandırıcı değil.”

Baykal, Cumhuriyet gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya’nın, hayatı boyunca FETÖ konusunda uyarılarda bulunan bir yazar olduğunu hatırlatarak, “Şu kaderin cilvesine bakın ki, FETÖ lehine, herhalde PKK diye düşünmüyorlardır, suç işlemekten, örgütlü olarak... (yargılanacak)” dedi.

Baykal, gazeteci Abdülkadir Selvi’nin, “Sizce Cumhuriyet gazetesine operasyon yapılarak FETÖ soruşturması sulandırılıyor mu?” şeklindeki sorusu üzerine, “Böyle bir etkisi olması kaçınılmaz gözüküyor” dedi. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kamuoyu algılaması çok önemli, Abdülkadir Bey. (Abdülkadir Selvi, Baykal’ın bu sözünü “Hah!” diyerek onaylıyor) Yani bir davaya toplumun saygı duyması lâzım. Dava içinde tabi itirazlar, bilmem işte tartışmalar olacaktır, hukuk çerçevesi içinde; ama başta bir damga yerse bir olay, ki bir sürü şey var. İktidar da sık sık ‘mağdur edebiyatı’ diye, sanki mağduriyetten bahsetmeyi dahi caydırıcı kılacak şekilde tavır takınıyor, bu davanın hukukî zeminde konuşulmasını ortadan kaldırıyor. Şimdi ben, buna anlayış göstermeye çalışan bir insanım; çünkü inanıyorum ki bu FETÖ denilen cemaat darbesi, çok ciddi bir olaydır ve tamamen etkisiz kılınmalıdır. E bunun için de ciddi bir soruşturma başlatılmalıdır, suçlular tesbit edilmelidir ve konu, Türkiye için rahatlık sağlayacak noktaya taşınmalıdır. Buna inanıyorum. Şimdi sen oturup burdaki insanları da ona bulaşık bir suçlama içinde genel davanın bir parçası hâline getirirsen, bunun inandırıcı bir tarafı olmaz.”

Baykal’ın bu değerlendirmesi üzerine gazeteci Abdülkadir Selvi, “Bu FETÖ’yü ayrıntılı olarak soracağız; ama sizce peki Cumhuriyet, neden hedef alındı? Vakıfla ilgili birtakım iddialar olduğunu söyledi Sayın Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş; ama anladığımız kadarıyla o sizin için çok ikna edici gözükmüyor. Neden hedef seçildi Cumhuriyet?” diye sordu. Baykal, bu soruya, “Hayır, onlar olabilir. Bak, onlarla ilgili bir şey bilmiyorum. Yani gazetenin iç yönetiminde bir şirket olarak, bir vakıf olarak, mâlî bakımdan, yetki bakımından yanlışlıklar olabilir. Karikatüristin ne ilişkisi var bununla kardeşim yahu?! Sen, orada Musa Kart’ı onun bir parçası hâline getirince... Bu ne oluyor yani?” diye karşılık verdi.

Gazeteci Hande Fırat’ın “Yöntem olarak sorsak? Yani, acaba ifadeye davet olsaydı, daha farklı bir pozisyon yaratır mıydı, eğer vakıfsa mevzu?” sorusu üzerine de Baykal, şu değerlendirmede bulundu:

“Bir defa o, tartışma götürmez bir şey Hande Hanım. Yani elbette böyle isimlerle ilgili bir davada bir görüş alma ihtiyacı, sorgulama ihtiyacı varsa, gözaltına al, tutukla... Ne yapıyorsun? Bu, cezalandırma... Bu, bizim Ergenekon’da bildiğimiz olay. Bu, Balyoz’da bildiğimiz olay. Daha önce yaşadığımız olay. Yani konuyu bir cezalandırmaya getirmeye çalışıyorlar. ‘Haddini bildiririz biz senin!” diye... Yahu hukuk devletinde ‘had bildirme’ diye bir şey yok; herkes, hukukun içinde yetkisini kullanır, kamuoyu destek verir, vermez. Suç işlemişse gereği yapılır; ama böyle bir şey olmaz. ‘Orda ne yayını yapıyorsun?’ diyor. E yayını belli; iktidara karşı bir yayın. Yapsınlar. Bırakın da yapsınlar yahu! Bu kadar size destek olan gazete var.”

Hande Fırat’ın “Siz doğrudan buna mı bağlıyorsunuz? Yani muhalif yayın yapmaya mı bağlıyorsunuz?” sorusu üzerine de Baykal, şöyle konuştu:

“Evet, benim anlayışım bu. Tabi canım. Yani, çok doğal. Öbürü, paranoyadır. Siyasette paranoyaya da yer var... Hukukta yok da... Ve ona dair kaygıları haklı kılacak tablolarla da karşı karşıyayız. Yani, ‘kimse beni anlamıyor. Etrafta, her yerde tehlike var. Onu da yakalayalım, bunu da tutalım’... Bu, sağlıklı bir ruh hâli değil. Böyle bu işler götürülmez. Muhalefet eden insanları... Belki kendilerini inandırıyordur birileri, bu kararı alanlar; ama başlangıçta dedim; bak, bu karar, hukukî değildir benim gözümde. Kesinlikle değildir. Hiçbir ciddi savcı, bu ortamda veya normal bir ortamda bu kadronun böyle bir iddiayla tutuklanabileceğini düşünemez. Bunun sorumluluğunu üstlenemez. Gözaltı kararını veremez, vermez. Hiçbir ciddi hukukçu, benim anlayışım, savcı vermez. Veriyorsa... Tersini de veremez. Yani, talimat gelmişse, ‘yaa yok bir şey bunlarda’ da diyemez. Sorun da bu zaten. Sorun da bu.”

Baykal, gazeteci Selvi’nin, “Sizce bir talimat mı geldi?” sorusuna da şöyle karşılık verdi:

“Şimdi bakın, bu soruşturmada kitlesel uygulamalar yapılıyor. Bu Cumhuriyet (gazetesine) gelmeden... Bunlar, birden bire savcı yardımcılarının ya da savcıların kendi dosyalarıyla olmuyor. Bir yerden geliyor. Gelebilir (de). Yani, belli karinelerle, gerçekten bu bağlantı var mı, yok mu diye araştırılması bir hukukî sorundur, hukuka emanet edilebilir. O nedenle bir harekete geçildi. Şimdi bu konuda ben, savcıların ‘yaav olur mu kardeşim? İşte bunlar bu işin içinde’ diye kendi kararlarıyla bir dosya hazırlayıp harekete geçtikleri kanaatinde değilim. Sayın Hükümet Sözcüsü, ‘Ağustos’un 18’inden itibaren inceliyoruz’ diyor. Doğrudur, inceliyordur; ama talimat o zaman da gelir... Olay, Cumhuriyet’in tümüne. Şahsî bir olay değil. ‘Falan kişi şunu yaptı’ değil. ‘ve bu, şu anlamda suç oluşturuyor’ değil. O nedenle ben, bunun siyasî kaygılarla, siyasî düşüncelerle ve dolayısıyla siyasî talimatla... Ne söylediğimi bilerek söylüyorum... Ağır bir değerlendirme olduğunun da farkındayım; ama bu konuda daha önce de benzer değerlendirmeler yapmış ve haklı çıkmış bir insan olarak, bunu söyleme hakkını ve mecburiyetini hissediyorum. Olmaz, böyle olmaz bu işler!.. Elbette Türkiye bir krize girmiştir, o krizden çıkış için bir siyasî değerlendirme yapılır. O değerlendirmenin gerekleri yerine getirilir bir çerçevede; ama bu, o değil... Bu, o değil. Bu FETÖ’yle nasıl bağlarsın bunları canım?! Nasıl bağlarsın?.. Sadece bundan da ibaret değil. Kitleselleştiriyoruz işi. Yaygınlaştırıyoruz ve zaten baştan beri tartışılan, darbeyi bir fırsat olarak kullanıp kendi darbesini yapma tespiti var, iddiası var... Şimdi buna dayanak olacak bir tablo olarak ortaya çıkıyor.

Bu, çok önemli bir kırılma noktasıdır

Bu arada söze giren Ahmet Hakan Coşkun, “Ben bu konuda yarınki yazımda şunu dedim: FETÖ’cüler için en mutlu gün... Çünkü FETÖ’cüler, yurt dışında ‘yaa aslında bu darbe bize karşı değil, bütün muhaliflere karşı yapıldı. Yani karşı darbe yapılıyor. Sadece biz değil, bütün muhalifler susturuluyor’ filan gibi bir propaganda yapıyorlardı. O propagandaya yeteri miktarda malzeme bulamamışlardı. Bu gün muhteşem bir malzeme kendilerine takdim edilmiş oldu bu şekilde” değerlendirmesinde bulundu. Coşkun’un yorumunu “Aynen... Benim ‘sulandırma’ dediğim olay işte o” diyerek onaylayan Baykal, sözlerine şöyle devam etti:

“O nedenle çok önemli bir kırılma noktasıdır bu. Yani bu Cumhuriyet olayını ben, bu FETÖ soruşturmasında bir hukukî kırılma, bir dönüm noktası olarak görüyorum ve bunun, davanın haklılığı, meşruiyeti ile ilgili toplumsal algılamayı, hem yurt içinde hem yurt dışında ciddi şekilde sıkıntıya sokacağı kanısındayım.”

“Şimdi bir kısmı bırakılırsa, bu bir gözdağı olarak anlaşılacak, tutuklanırsa ‘eyvah!’ denilecek... ‘Yaav bu iş çığırından çıkmış artık’ denilecek” diyen Baykal, iktidara, “Bu soruları niye sordurtuyorsun?” diye sordu.

Hiç yorum yok: