7 Temmuz 2013 Pazar

Görmez: İngilizler, El Ezher’e, din üzerinden mühendislik yapılabilecek bir konum biçmişlerdir

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Mısır El Ezher Üniversitesi’nin Şeyhi Ahmed El Tayyib’in darbeye destek veren ittifakın içerisinde yer alışını değerlendirirken, Osmanlı’dan sonra İslâm dünyasında ortaya çıkan dinî otorite boşluğunu doldurmak için, İngilizlerin de teşvikleriyle, Ezher’e zaman zaman din üzerinden mühendislik yapılabilecek bir konum biçmek için bir çaba içerisine girildiğini” söyledi.

Ezher Şeyhinin bu kararını hocalarla istişare etmeden verdiğini belirten Görmez, 2 bin Ezher hocasının, kefenlerini ele alarak Rabiatül Adeviye Meydanı’na gittiğine işaret etti. Görmez, Ezher Şeyhinin bu tavrının, ciddi bir kırılma noktası olduğunu ifade ederek “Hakikaten bu son durum, Ezher’in o tarihî mehabetine yakışmamıştır” dedi.

Tarafların meşruiyetlerini din üzerinden ortaya koymaya çalışmaları ciddi bir sorun

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, “Haber Türk” televizyonunun canlı yayınında gazetecilerin sorularını cevapladı.

Mısır’da yaşanan son siyasî gelişmeleri dinî açıdan değerlendiren Görmez, Mısır’da bütün tarafların, meşruiyetlerini dinden alma çabası gösterdiklerini belirterek, bunun ciddi bir sorun olduğunu söyledi. Görmez, şöyle konuştu:

“Mısır, İslâm coğrafyasında hem tarihî önemi itibariyle, hem de bugünkü konumu itibariyle son derece önem arz ediyor. Büyük kurumları, müesseseleri, tarihi olan önemli bir ülke. Tabi insanların, özellikle bu yüzyılın başından itibaren sömürgeler, işgaller, arkasından istibdat rejimleri, bilhassa Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılışından sonra İslâm dünyasında ortaya çıkan bütün bu bilgi, akıl, fikir, düşüncenin, meydan okumalara cevap veremeyişi, bütün bunların sonunda zaman zaman da umutlar doğuyor. Ona ‘bahar’ dediler. Ne derece ‘bahar’ olup olmadığı tartışılıyor. Ancak belki Mısır’daki o sahneye girmeden önce, en önemli hususlardan bir tanesi, bu coğrafyada her şeyin meşruiyetini dinden almaya çalışması. Hem istibdat rejimleri meşruiyetlerini dinden almaya çalıştılar, hem demokratikleşme hareketlerine kaynaklık etti din ve son Mısır sahnesinde de gördüğümüz gibi, ihtilaller de daha çok din üzerinden meşruiyet kazanma çabası içerisine girdi. Yani bu coğrafyada bütün iktidar oyunları meşruiyetini din üzerinden ortaya koymaya çalışması çok ciddi bir sorundur.”

İngilizler’in Ezher’ biçtikleri rol

Görmez, “El Ezher Şeyhinin darbenin yanında durması da bu söylediğiniz şeyle mi ilgili?” şeklindeki soru ve El Ezher Şeyhi ile tanışıklığının olduğunun hatırlatılması üzerine de şu değerlendirmede bulundu:

“Doğrusu ben, ilimle iştigal eden bir insan olarak, Ezher’in tarihini bilen, Ezher’in yetiştirdiği alimlerin kitaplarını, çalışmalarını bilen, Ezher’in İslâm dünyasındaki konumunu az çok bilen bir insan olarak o gece, belki ihtilâl bir tarafa, Ezher şeyhinin açıklaması, açıklamasının dayanakları, açıklamasını yaparken başvurduğu deliller, Ezher’in içerisine düştüğü konum, bütün İslâm dünyasında çok muhteşem bir geçmişi olan Ezher’in içerisine düştüğü konum, ayrıca beni çok büyük bir üzüntüye sevk etti. Çünkü Ezher, İslâm toplumlarının sahip olduğu çok kadim bir ilim yuvası olmuştur daima. Fatimîler tarafından kurulmuştur, 1075 yıl oldu zannediyorum, bin yılı aşkın süredir bilgi üreten, alim yetiştiren bir müessese. Tabii 1950’lerden itibaren hem ilmî seviyesini hem başka açılardan da büyük kayıpları oldu.

Aslında yüzyılın başında Ezher’e biçilen roller de siyasî olmuştur. Çünkü Osmanlı’da Hilafet’in ilgasından sonra Şeyhül İslâmlığın da ortadan kaldırılmasından sonra ortaya çıkan dinî otorite boşluğunu doldurmak için Hidiv ailesi, tarih boyunca konumu bilgi üretimine özgü olan Ezher’e bir de siyasî bir veche kazandırmaya çalıştı; yani dinî bir otorite kazandırmaya çalıştı ve Ezher Şeyhliği’ne farklı bir makam verilmiş oldu. Ezher Şeyhliği’nin Mısır’daki konumu, anayasadaki yeri, Cumhurbaşkanından sonradır. İkinci konumdadır yani. Başbakandan öncedir. Bu, işte yüzyılın başında yine Osmanlı’dan sonra İslâm dünyasında ortaya çıkan o dinî otorite boşluğunu doldurmak için, aslında şimdi artık tarih kitapları yazdığı için açıkça ifade etmekte sakınca görmüyorum, İngilizlerin de bizatihi teşvikleriyle, Ezher’e zaman zaman din üzerinden mühendislik yapılabilecek bir konum biçmek için bir çaba içerisine girildiğini araştırmacılar, bütün yönleriyle ortaya koyuyorlar. Cemal Abdülnasır döneminde de aynı şekilde Ezher’le çok sıkı bir ilişki kuruldu. Çok ünlü bir tasavvuf alimi vardır, Abdülhalim Mahmud, o Ezher Şeyhi iken, ilk defa İhvan-ı Müslimîn ile arasında bir gönül bağının kurulduğunu söylerler. Yani Mısır’da daima bir ‘kırmızı çizgi’ vardır, kırmızı çizgi, Ezher’in mümkün olduğu kadar İhvan’dan ayrı bir yerde, hatta ona karşı bir yerde durması daima çok önem verilmiştir. Hatta onun için Ezher, Mısır’da Abdülhalim Mahmud’un zehirlenerek öldürüldüğü hep telaffuz edilir, Enver Sedat döneminde.

Ezher’in o tarihî mehabetine yakışmamıştır

El Ezher Şeyhi, darbecilerle yan yana...
Daha sonra tabii başına geçen insanların kişiliğine göre zaman zaman çok güzel şeyler yapmıştır; ama daima Mısır’da askerî idarelerin Ezher’e biçtiği bir rol olmuştur. (Yani ordu da meşruiyetini El Ezher üzerinden mi bir ölçüde tanımlıyor?) Evet. Bu daima görülür. Yani, çok sıkı bir ilişki vardır. Bu, Hüsnü Mübarek döneminde de böyledir. Ben, şahsen 1 sene Kahire Üniversitesi’nde bulundum, dolayısıyla o zamanki tecrübelerimi de dikkate alarak değerlendirme yaptığımda, hakikaten belki Türkiye’de çok bilinmez ama Ezher’in dünyadaki konumu, İslâm dünyasındaki konumu, son derece… Meselâ 52 şubesi vardır, sadece Afrika’da. 38 bin yabancı öğrencisi vardır. Yani bütün İslâm dünyasına ilim adamı yetiştirmeye çalışan bir müessesedir aynı zamanda. Bir yönü böyledir ama bir taraftan da dediğim gibi farklı bir yönü var. Hüsnü Mübarek, Almanya’da hastaneden çıktığında, o zamanki Ezher Şeyhi, Allah rahmet eylesin, Tantavi, Riyad’da kalp krizi geçirerek vefat etmişti ve Ezher Şeyhliği boş kalmıştı. Tam o esnada ameliyata girdi. Ameliyattan çıktığı an, daha Almanya’da, Ezher Şeyhinin atamasını yaptı. Şimdiki Ezher Şeyhi Ahmet El Tayyib, Ezher mezunu, kelâm alimi ve Fransız Sorbon Üniversitesi’nden doktorasını yapmış, gerek Türkiye’de gerek yurt dışında çeşitli toplantılarda beraber olduğumuz, hatta son görüşmemizde, özellikle bu İslâm coğrafyasında Şii-Sünni çatışmasını önlemek için neler yapabileceğimiz üzerinde konuşuyorduk, çalışıyorduk doğrusu; ancak hakikaten bu son durum, Ezher’in o tarihî mehabetine yakışmamıştır. Bilhassa dinî bir kurumun başındaki bir insanın, burada sadece bir cümlelik bir dayanak zikrederek, ‘İslâm hukukunda iki zarardan birisi, hafif olanı tercih edilir ilkesince ben de burada bulunanların görüşlerine katıldım’ ; yani ihtilâl filan da demiyor, ‘burada bulunanların görüşlerine katıldım’ …

Bu kadarını beklemiyordum

Görmez, “İrtibat hâlinde olduğunuz (süre) içinde böyle bir şey sezinlemiş miydiniz? Şoke oldunuz mu?” sorusuna da şöyle cevap verdi:

“Bu kadarını beklemediğimi söyleyebilirim; çünkü yeni döneme zaten muhalif olduğunu biliyordum. Zaman zaman bunu açıkça ifade ediyordu. Birkaç tane kriz yaşandı. Bir araya gelindiğinde Cumhurbaşkanı Mursi ile bir araya geldiklerinde birkaç defa krizler yaşandı. Protokol krizleri yaşandı. Zaman zaman görüştüler, zaman zaman farklı tartışmalar yaşandı. Bunu bildiğim için nispeten farklı bir yerde durduğunu biliyordum; ama doğrudan… Tabii orada bir çelişki daha yaşandı, o da, kendisi o açıklamayı yaptıktan sonra, neredeyse 2 bin Ezher hocasının, kefenlerini ele alarak Rabiatül Adeviye Meydanı’na gitmiş olması çok daha içler acısı. Yani bir istişare yapılmadan verilmiş, tepeden verilmiş (bir karar)…

Çok ciddi bir kırılma noktası olacaktır

Ezher hocalarının Mursi taraftarlarıyla birlikte Rabiatül Adeviye Meydanı’nda yer almasının, Ezher’in itibarını kurtardığının ifade edilmesi üzerine Görmez, şöyle konuştu:

“Evet. Daha önce aslında Ezher, şeyde de rol oynadı, yani bence bu seferki ihtilâlde ben işin siyasî boyutundan çok bu dinî, ilmî boyutlarıyla ilgili çok ciddi bir kırılma noktası olacaktır ve belki de araştırmacıların tahlil etmekte çok güçlük çekecekleri bir ittifak kuruldu çünkü. İlk defa Ezher, ordu, Kıptîler, Selefîler, çok aşırı seküler kesim, bütün bunların birlikte ittifakı, ileride çok konuşulacaktır.

Görmez, “Peki siz, o ittifakı nasıl yorumladınız? Normal bir ittifak mı bu?” sorusunu da, “Son on yıllarda İslâm dünyasında ortaya çıkan birtakım dinî düşünce teşekküllerinin tutarsızlığı, bunu normalleştiriyor aslında” diye cevapladı.

İzlemek için tıklayınız

(Yozgat Muhabir)

Hiç yorum yok: