STK'lar rant peşinde |
Bir gazeteci olarak toplantıya dair izlenimlerini aktaran
Çelikkaya, satır aralarında son derece önemli bilgiler veriyor. Bu yazıda
verilen bilgilerden, dile getirilen izlenimlerden şunu anlamış bulunuyoruz:
Toplantıya katılan STK temsilcilerinin çoğunluğu, AK Parti
hükümetine muhalif siyasî ve ideolojik düşünceye sahip kişilerdi. Bu STK
temsilcileri, Yozgat’ın kalkınması için samimi girişimlerde bulunmak yerine, ‘acemi
birliklerinin küçük şehirlere taşınması’ konusunu istismar ederek, yaklaşan
mahallî idareler seçiminde, kendi destekledikleri muhalefet partisinin (MHP) öne
geçmesini sağlamayı hedeflediler.
Çelikkaya şöyle yazıyor:
“ ‘Askeri birlik istiyoruz’ talebinin değerlendirilip, yol
haritası çizilmesine yönelik kararlar almak yerine, AK Parti iktidarının
görevde bulunduğu süreç içerisinde Yozgat’a ne yapıp ne yapmadığı masaya
yatırıldı; milletvekillerinin son taleple birlikte köşeye sıkışıp, ne
yapacaklarını bilemez durumda hareket ettikleri konuşuldu, tartışıldı.
‘Bunu da isteyelim, nasıl olsa yapmazlar, yapmayacaklar,
böylece tamamen halkın gözünden düşürmüş oluruz’ anlayışı ile askerî birlik
konusunda da aynı kapıların bir kez daha çalınması yönünde karar alınmasını,
başka türlü okumayı çok isterdim.”
Bu tespit ve eleştirinin ardından Çelikkaya, “Bunun yerine
katılımcılar, samimiyetle konuya yaklaşıp, Yozgat’a neden acemi birliğinin
gelmesini istediklerini içeren bir bildiriyi hazırlayıp yayınlamış olsalardı,
bundan sonra atacakları adımlar da karşılığını mutlaka bulacaktı” diyor ve şu
değerlendirmede bulunuyor:
“Diğer taraftan, toplantıya katılanların, toplantıya
katılmayanları yargılayıp, ‘Kınama’ gibi bir lükslerinin, yetkilerinin
bulunduğunu da düşünmüyorum. Davet edildiği ileri sürülen isimlerin birçoğunu
tanıyoruz. Bu isimlerden birçoğu, bulundukları konum nedeniyle zaten bu tip
toplantıların içerisinde yer alma şansları yoktur. Bazıları da var ki; Yozgat’ta
ikamet etmiyor, zorunlu haller dışında Yozgat’a gelmedikleri herkes tarafından
biliniyor. Ama siz, ‘Biz davet ettik, bizim davetimize herkes gelmek zorunda!’ anlayışını
ön plana çıkartıp, ‘Nasıl olsa bizden değiller’ mantığı ile ‘Yozgat meselesine
sahip çıkmıyorlar’ anlayışını geliştirip, ‘kınama, teşhir etme’ hakkını
kendinizde bulamazsınız. Bu durum sizi haklı kılmaz, kılmayacaktır.”
Öncelikle, pazartesi günü yapılan bu STK toplantısı hakkında
genel bir kanaat edinmemize katkıda bulunan bu yazıyı yayınladığı için Sayın Seyfi Çelikkaya’ya bütün samimiyetimle teşekkür ediyorum.
2008 yılından bu yana, Yozgat’ın kalkınması açısından sivil
toplum kuruluşlarının önemine; ancak buna karşılık bu kuruluşların hiçbir proje
üretmeyişlerine dikkat çeken pek çok yazı kaleme aldım. Görüyorum ki, Yozgat
STK’larının bir kısmı hâlâ ‘proje’ üretmek istikametinde bir çaba göstermek
şöyle dursun, buna dair bir niyet bile taşımıyorlar. Meselenin en vahim tarafı
ise, açıkça ifade etmekten kaçındıkları şu gerçek:
‘Biz proje üretip Yozgat’ın kalkınmasına katkı sağlarsak, bu
katkı AK Parti Hükümeti’nin başarı hânesine yazılır. Bu sebeple, proje üretip
kalkınmaya katkı sağlamak yerine, halkı hükümet aleyhine kışkırtıp siyasî rant
elde etmeye bakalım…’
Yozgat’taki bazı STK temsilcileri eğer gerçekten böyle
düşünüyorlarsa, açıkça ve altını çizerek kaydedeyim ki, avuçlarını yalarlar!
Bu konuda Yozgat basını, Yozgat STK’larından daha iyi bir
sınav vermiştir. Konuya daha samimi ve objektif yaklaşmış, köşe yazarları da,
sergilenen ortak tavrın bir ‘hükümet karşıtlığı’ olmadığının özenle altını
çizmişlerdir. Buna karşılık STK’lar, yerel basının bu gayretini kullanarak muhalefet
partilerine siyasî kazanç temin etme niyeti taşıyorlarsa, hiç boşuna
uğraşmasınlar.
Birtakım STK temsilcileri, birtakım siyasî hesaplar için
kafa yordukları kadar, Yozgat’ın kalkınmasına yönelik ciddi projeler hazırlamak
için de kafa yorsalar, hem Yozgat kazanır, hem de kendileri. Aksi takdirde
Yozgat, önünde sonunda bir çıkış yolu bulur; ama STK’lar mahcup duruma düşerler…
‘Sivil Toplum Kuruluşu’ olmak demek, bir siyasî parti gibi
davranmak değil, sorumlu oldukları bölgenin kalkınmasına yönelik olarak, kendi
sorumluluk alanlarında projeler üretmek ve bunu uygulamaktır.
‘Biz proje üretiyoruz ama resmî kurumlar kabul etmiyor’
diyorlarsa, 2 çağrım var:
1- Bugüne kadar usulüne uygun bir şekilde ürettiğiniz ancak kabul
görmeyen projelerinizi, kabul görmeyişinin resmî gerekçeleriyle birlikte sıralayınız.
2- Proje üretmek, mutlaka kamu kurumlarının desteğiyle
hayata geçirilecek projeler üretmek demek değildir. Türkiye’nin pek çok
şehrinde STK’lar, pek çok alanda projeler üretmekte ve bunları yine bizzat
kendileri hayata geçirmektedirler. Sizler, bugüne kadar hiç bu şekilde bir
çalışma yaptınız mı? Yaptınız ise lütfen sıralayınız.
Eğer bu çağrı ve uyarılara kulak asmayacaksanız, siz
bilirsiniz…
Tercih sizin…
Tercih sizin…
(sururozturk@gmail.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder