15 Mayıs 2013 Çarşamba

Böyle düşünüyorlarsa avuçlarını yalarlar!

Sürur Öztürk

STK'lar rant peşinde
Bu gün “İleri” gazetesinin Yazı İşleri Müdürü Seyfi Çelikkaya’nın, Yozgat’taki bazı sivil toplum kuruluşlarının (STK) ‘acemi birliklerinin küçük şehirlere taşınması” konulu toplantısını değerlendirdiği “Amaç ne?” başlıklı yazısını okuyunca, Yozgat’taki en büyük problemin STK problemi olduğuna dair kanaatim daha da kuvvetlenmiş oldu.

Bir gazeteci olarak toplantıya dair izlenimlerini aktaran Çelikkaya, satır aralarında son derece önemli bilgiler veriyor. Bu yazıda verilen bilgilerden, dile getirilen izlenimlerden şunu anlamış bulunuyoruz:

Toplantıya katılan STK temsilcilerinin çoğunluğu, AK Parti hükümetine muhalif siyasî ve ideolojik düşünceye sahip kişilerdi. Bu STK temsilcileri, Yozgat’ın kalkınması için samimi girişimlerde bulunmak yerine, ‘acemi birliklerinin küçük şehirlere taşınması’ konusunu istismar ederek, yaklaşan mahallî idareler seçiminde, kendi destekledikleri muhalefet partisinin (MHP) öne geçmesini sağlamayı hedeflediler.

Çelikkaya şöyle yazıyor:

“ ‘Askeri birlik istiyoruz’ talebinin değerlendirilip, yol haritası çizilmesine yönelik kararlar almak yerine, AK Parti iktidarının görevde bulunduğu süreç içerisinde Yozgat’a ne yapıp ne yapmadığı masaya yatırıldı; milletvekillerinin son taleple birlikte köşeye sıkışıp, ne yapacaklarını bilemez durumda hareket ettikleri konuşuldu, tartışıldı.

‘Bunu da isteyelim, nasıl olsa yapmazlar, yapmayacaklar, böylece tamamen halkın gözünden düşürmüş oluruz’ anlayışı ile askerî birlik konusunda da aynı kapıların bir kez daha çalınması yönünde karar alınmasını, başka türlü okumayı çok isterdim.”

Bu tespit ve eleştirinin ardından Çelikkaya, “Bunun yerine katılımcılar, samimiyetle konuya yaklaşıp, Yozgat’a neden acemi birliğinin gelmesini istediklerini içeren bir bildiriyi hazırlayıp yayınlamış olsalardı, bundan sonra atacakları adımlar da karşılığını mutlaka bulacaktı” diyor ve şu değerlendirmede bulunuyor:

“Diğer taraftan, toplantıya katılanların, toplantıya katılmayanları yargılayıp, ‘Kınama’ gibi bir lükslerinin, yetkilerinin bulunduğunu da düşünmüyorum. Davet edildiği ileri sürülen isimlerin birçoğunu tanıyoruz. Bu isimlerden birçoğu, bulundukları konum nedeniyle zaten bu tip toplantıların içerisinde yer alma şansları yoktur. Bazıları da var ki; Yozgat’ta ikamet etmiyor, zorunlu haller dışında Yozgat’a gelmedikleri herkes tarafından biliniyor. Ama siz, ‘Biz davet ettik, bizim davetimize herkes gelmek zorunda!’ anlayışını ön plana çıkartıp, ‘Nasıl olsa bizden değiller’ mantığı ile ‘Yozgat meselesine sahip çıkmıyorlar’ anlayışını geliştirip, ‘kınama, teşhir etme’ hakkını kendinizde bulamazsınız. Bu durum sizi haklı kılmaz, kılmayacaktır.”

Öncelikle, pazartesi günü yapılan bu STK toplantısı hakkında genel bir kanaat edinmemize katkıda bulunan bu yazıyı yayınladığı için Sayın Seyfi Çelikkaya’ya bütün samimiyetimle teşekkür ediyorum.

2008 yılından bu yana, Yozgat’ın kalkınması açısından sivil toplum kuruluşlarının önemine; ancak buna karşılık bu kuruluşların hiçbir proje üretmeyişlerine dikkat çeken pek çok yazı kaleme aldım. Görüyorum ki, Yozgat STK’larının bir kısmı hâlâ ‘proje’ üretmek istikametinde bir çaba göstermek şöyle dursun, buna dair bir niyet bile taşımıyorlar. Meselenin en vahim tarafı ise, açıkça ifade etmekten kaçındıkları şu gerçek:

‘Biz proje üretip Yozgat’ın kalkınmasına katkı sağlarsak, bu katkı AK Parti Hükümeti’nin başarı hânesine yazılır. Bu sebeple, proje üretip kalkınmaya katkı sağlamak yerine, halkı hükümet aleyhine kışkırtıp siyasî rant elde etmeye bakalım…’

Yozgat’taki bazı STK temsilcileri eğer gerçekten böyle düşünüyorlarsa, açıkça ve altını çizerek kaydedeyim ki, avuçlarını yalarlar!

Bu konuda Yozgat basını, Yozgat STK’larından daha iyi bir sınav vermiştir. Konuya daha samimi ve objektif yaklaşmış, köşe yazarları da, sergilenen ortak tavrın bir ‘hükümet karşıtlığı’ olmadığının özenle altını çizmişlerdir. Buna karşılık STK’lar, yerel basının bu gayretini kullanarak muhalefet partilerine siyasî kazanç temin etme niyeti taşıyorlarsa, hiç boşuna uğraşmasınlar.

Birtakım STK temsilcileri, birtakım siyasî hesaplar için kafa yordukları kadar, Yozgat’ın kalkınmasına yönelik ciddi projeler hazırlamak için de kafa yorsalar, hem Yozgat kazanır, hem de kendileri. Aksi takdirde Yozgat, önünde sonunda bir çıkış yolu bulur; ama STK’lar mahcup duruma düşerler…

‘Sivil Toplum Kuruluşu’ olmak demek, bir siyasî parti gibi davranmak değil, sorumlu oldukları bölgenin kalkınmasına yönelik olarak, kendi sorumluluk alanlarında projeler üretmek ve bunu uygulamaktır.
‘Biz proje üretiyoruz ama resmî kurumlar kabul etmiyor’ diyorlarsa, 2 çağrım var:

1- Bugüne kadar usulüne uygun bir şekilde ürettiğiniz ancak kabul görmeyen projelerinizi, kabul görmeyişinin resmî gerekçeleriyle birlikte sıralayınız.

2- Proje üretmek, mutlaka kamu kurumlarının desteğiyle hayata geçirilecek projeler üretmek demek değildir. Türkiye’nin pek çok şehrinde STK’lar, pek çok alanda projeler üretmekte ve bunları yine bizzat kendileri hayata geçirmektedirler. Sizler, bugüne kadar hiç bu şekilde bir çalışma yaptınız mı? Yaptınız ise lütfen sıralayınız.

Eğer bu çağrı ve uyarılara kulak asmayacaksanız, siz bilirsiniz…

Tercih sizin…

 (sururozturk@gmail.com)

Hiç yorum yok: