Fotoğraf: Ömer Güngör |
Nice devirler, nice iklimler geçti; günler, haftalar, aylar,
yıllar... Ne çok şey öğüttü zaman... Buğdayları, mısırları, bulgurları,
insanları, ömürleri... Zaman un oldu, ekmek oldu, aş oldu, taş oldu... En masum
mutluluklarımızla, en ağır kederlerimizle dostlar kaldı geriye; beraber gülüp,
beraber efkârlandığımız... Bir serçe kadar tedirgin endişelerimizle, bir kaplan
kadar güçlü umutlarımızla devam ediyor yürüyüşümüz... Mevsimler geçer, iklimler
değişir, acılar küllenir, biz yine de gülümseriz hayata... Ayçiçeği
tarlalarında, şeker pancarı tadında, taze nohut kabuklarında, tozlu yollarda,
kireç badanalı kerpiç duvarlarda kalsa da çocukluğumuz, hâlâ iğde kokuları
gelir uzaklardan... Akşam karanlığında bir köy evinin bahçesinde yakılmış bir
ateşten tüten dumanlarını ve onun uzaktan hissedilen kokusunu bilir misin?
Mehtaba ve yıldızlara sarılmış koyu lacivert gecelerin, sessiz köy yollarını
nasıl hüzne boyadığını?.. Sessizlik, hüznün sesidir, her yerden duyulur...
Sürur Öztürk
1 yorum:
Sevgili kardeşim Sürur, bir fotoğraftan yola çıkarak yazdığın kısacık yazı yüreğimin bir yerlerinde sakladığım hatıralarıma, özlemlerine dokundu geçti. Dokunmak ne kelime içimi ısıttı, iğde kokularını getirdi, hüznün sesini duyurdu... Gönlüne bereket, kalemine kuvvet...
Yorum Gönder