22 Ocak 2012 Pazar

Ladesim lades olsun mu?

Lades, Anadolu insanının gündelik hayatını daha eğlenceli hâle getirmek için oynadığı bir oyundur. Eski yıllarda çok yaygın olarak oynanan bu oyun, toplumun oyun ve eğlence kültüründe meydana gelen değişiklikler sonucu artık daha az oynanmakla birlikte, günümüzde de zaman zaman oynanmaktadır. Lades, bedenen oynanan bir oyun değildir. Söze dayalı bir zihin, bir hafıza oyunudur.

Türkiye’nin hemen hemen bütün bölgelerinde olduğu gibi Yozgat’ta da oynanan lades oyunu, en az 2 kişi arasında oynanır. Oyunun esası, diğer oyuncu kendisine elle tutulabilecek herhangi bir eşya ya da madde uzattığında, onu eliyle tutarak almadan önce “aklımda” diyerek, rakibiyle bir hafıza yarışına girdiğini unutmadığını ispat etmesidir. Lades, her yaştan kadın erkek ve çocuklar arasında oynanabilen bir oyundur.

Nasıl oynanır?

Lades oyununun kendine özgü bir kültürü, ritüelleri vardır. Anadolu insanı, tavuk, hindi gibi kanatlı hayvanların “lades kemiği” de denilen köprücük kemiklerini atmaz, lades oyunu için bir kenarda “oyun aleti” olarak tutardı. Oyun oynanacağı zaman bu “lades kemiği” çıkarılır, bir oyuncu bir ucundan, diğer oyuncu da diğer ucundan tuttuktan sonra şu tekerleme söylenirdi:


- Ladesim lades olsun mu?
- Olsun.
- Gökte ne var?
- Bulut.
- Sen de bunu unut.

Bu tekerleme söylendikten sonra “lades kemiği” çekilerek ikiye ayrılır, böylece oyun başlamış olurdu. Lades kemiği bulunmadığı anlarda bu ritüel, serçe parmaklar birbirine kenetlendikten sonra bırakılarak gerçekleştirilirdi.

Oyunun başladığı andan itibaren oyuncular, uygun gördükleri zamanlarda rakiplerinin o an ihtiyaç duydukları elle tutulabilecek küçük bir eşyayı uzatırlar, rakibi de lades oynadıklarını unutup da onu “aklımda” demeden alıp eliyle tutar, rakibi de tam o anda “lades” diye seslenirse, “aklımda” demeyi unutan oyuncu, oyunu kaybetmiş olurdu.

Lades, hafızası güçlü oyuncular arasında oynandığında günlerce hatta haftalarca devam ederek, ciddi bir rekabete ve gurur meselesine dönüşebilirdi. Süre uzadıkça, oyunu kimin kazanacağı daha da önemli hâle gelmeye başlardı.

Lades, oyuncuların tercihine göre, ödüllü ya da ödülsüz olarak oynanırdı. Eğer oyunun sonunda kaybeden taraf kazanan tarafa bir hediye alacak ya da kendisine ait olan bir eşyayı ona verecekse, bu daha lades oyununa karar verildiğinde bir söz olarak belirlenirdi.

Bir kişi diğerine “Hadi lades tutalım” dediğinde diğeri bu ladesin ödüllü olmasını istiyorsa, “nesine?” diye sorar, diğer oyuncu da meselâ “bir çinik buğdayına” şeklinde cevap verir; mutabık kalmaları hâlinde oyunun ödülü belirlenmiş olurdu. (Çinik, genellikle tahıl ölçmede kullanılan ve hacmiyle bir standardı olan metalden yapılmış taşıma kabıdır.)

Oyunun ödülü, maddî değeri olan bir mal olabileceği gibi, “Kim kaybederse öbürünün tarlasını sürecek / değirmenden un çuvallarını taşıyacak” şeklinde, bir hizmetin yerine getirilmesi şartına da bağlanabilirdi.

Muhafazakâr çevrelerde ladesin ödüllü olarak oynanmasının kumar hükmünde sayılması sebebiyle, ödülsüz olarak oynanması tercih edilebilirdi. Bu tercih, kişilere göre değişirdi.

Lades oyunu, arkasında taşıdığı kültür sebebiyle, et ürünleri satan bazı firma ve işletmelere isim de olmuştur. Lades, şarkılara da girmiştir. “Bile bile lades”, “Lades gibi aklımdasın” isimli şarkılar, buna örnek olarak gösterilebilir.

(Yozgat Muhabir)

Hiç yorum yok: